Ceza Hukuku Dergisi Sayı:11 Aralık 2009Özel Sayı: Etik, Hukuk ve Adli Tıp Açısından Psikolojik Taciz (Mobbing)
Ceza Hukuku Dergisinin (CHD) yeni bir sayısında daha sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz. Bu sayımızla 2009 yılını da, kendi adımıza, tamamlamış oluyoruz. Geçen her yılın sonunda; o yıla ilişkin genel bir değerlendirme yapmak, tabiri caizse o yılın bir muhasebesini çıkarmak adettir. Biz de adet yerini bulsun istedik ve 2009 yılına kendi penceremizden, yani ceza hukuku penceresinden bakıp gördüklerimizi bu vesile ile sizinle paylaşmak ihtiyacını hissettik.
2009 yılı Türk Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku açısından tam bir sınav yılı olmuştur. Bir yıl boyunca aslında kaynağını siyasal gelişmelerden alan bir takım hususlarda özellikle TCK ve CMK birçok kez sınanmıştır ve hatta söz konusu bu temel kanunlara, olması gerekenin aksine, yürürlüğe girdikleri 2005 yılında dahi bu kadar ilgi gösterilmemiştir. Öyle ki; 2009 yılında önceki yıllardan farklı olarak, ülke gündemini işgal eden hemen her olayda mutlaka TCK ve CMK hükümleri ile bu hükümlerle düzenlenen kurumlar tartışma konusu haline getirilmiştir. Bir yıl boyunca bahsi geçen tartışmalara konu edilen ceza ve ceza usul hukuku kurumlarını alt alta sıralasak ve her birini bilimsel bir hassasiyetle incelemeye kalksak, CHD’ye bir özel sayı kazandıracak kadar değerlendirmeye ulaşabiliriz. Fakat genel olarak, 2009 yılında ceza ve ceza usul hukuku anlamında göze çarpan önemli noktaları hatırla(t)mak gerekmektedir.
Demokratik bir hukuk devletinde siyasal hesaplaşmaların ve çekişmelerin yaşandığı dönemlere rastlamak mümkündür. Yaşanan mücadeleler yine demokratik siyasetin iç dinamiklerine göre çözümlenmeli ve girişilen eylemlerin meşruiyet kaynağı siyasal enstrümanlarda aranmalıdır. Ancak böyle dönemlerde devletin en tarafsız kullanılması gereken yetkileri olan soruşturma, kovuşturma ve cezalandırma yetkileri bu çekişme ve hesaplaşmaların ortasında siyasal meşruiyet kazanma çabalarının aracı haline getiriliyorsa ortada endişelenilmesi gereken ve görmezlikten gelinemeyecek büyük bir tehlike var demektir. Biraz açmak gerekirse;
1. Şayet soruşturma veya kovuşturma aşamasında başvurulan koruma tedbirleri bir cezalandırma aracı olarak ölçüsüz ve “gereksiz” bir şekilde uygulanıyorsa ve bu uygulamalar mesaj kaygısı içeriyorsa,
2. Soruşturmanın gizliliği prensibi anlamını yitirdiyse,
3. Soruşturma evresinde ceza adaletinin yerine getirilmesi düşüncesiyle verilen “kısıtlama” kararlarında bir istikrar sağlanamıyorsa,
4. Siyasal açılım ve girişimlerin önünü açmak adına, sistem kararkerinin aksine, öncelikle ceza ve ceza usul hukuku kurumları alelacele ve temelsiz bir şekilde değişikliğe tabi tutuluyorsa,
5. Belki de en hazini; tüm bu aksaklıklara karşı yükseltilen sesler kaynağını insan haklarını önceleyen modern ceza hukuku felsefesinden değil de siyasal rekabetin önüne geçilemeyen hırslarından alıyorsa, yani samimiyetten uzaksa,
böyle bir ortamda TCK ve CMK üzerinden ceza ve ceza muhakemesi hukukunun gündemde tutulması, bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, çok da memnuniyet verici bir gelişme değildir. Bu da gösteriyor ki; TCK ve CMK’nın gerek hazırlanış aşamasında gerekse yürürlüğe girdikten sonraki süreçte bizlerin, yani bilim çevrelerinin ısrarla dile getirdiği eleştiri ve endişelerin göz ardı edilmesinin sonuçları bugün kendini açık bir şekilde göstermektedir. Bu anlamda 2009 yılı Türk Ceza ve Ceza Usul Hukuku bakımından sancılı geçmiştir.
Fakat yeni bir yıla girerken, bir önceki yılın tüm olumsuzluklarından sıyrılıp daha pozitif duygularla umutlanmak gerekir. Umut ediyoruz ki, 2010 yılı yüzümüzü tam anlamıyla moden ceza hukukunun amaçlarına çevirdiğimiz bir yıl olur.
Bu sayımızın bizim için başka bir önemi daha vardır. Artık görüyoruz ki, CHD geniş kitlelere ulaşmanın yanısıra okurlarımızın çok değerli taleplerinin de adresi olmaya başlamıştır. Bu anlamda 2009 yılının son sayısını; gerek ülkemizde gerekse dünyada çok tartışılan bir konu olan “Mobbing” ile ilgili, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinin ortaklaşa düzenledikleri son derece geniş katılımlı ve başarılı bir sempozyumda sunulan tebliğlerden oluşan bir özel sayı olarak hazırladık. Disipinler arası boyutta önemli bir boşluğu dolduracağını düşündüğümüz bu sayı için başta Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı öğretim üyesi sayın Prof. Dr. Yener ÜNVER olmak üzere, tüm katılımcılara teşekkürü bir borç biliyoruz. (Önsöz'den)
- Açıklama
Ceza Hukuku Dergisinin (CHD) yeni bir sayısında daha sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz. Bu sayımızla 2009 yılını da, kendi adımıza, tamamlamış oluyoruz. Geçen her yılın sonunda; o yıla ilişkin genel bir değerlendirme yapmak, tabiri caizse o yılın bir muhasebesini çıkarmak adettir. Biz de adet yerini bulsun istedik ve 2009 yılına kendi penceremizden, yani ceza hukuku penceresinden bakıp gördüklerimizi bu vesile ile sizinle paylaşmak ihtiyacını hissettik.
2009 yılı Türk Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku açısından tam bir sınav yılı olmuştur. Bir yıl boyunca aslında kaynağını siyasal gelişmelerden alan bir takım hususlarda özellikle TCK ve CMK birçok kez sınanmıştır ve hatta söz konusu bu temel kanunlara, olması gerekenin aksine, yürürlüğe girdikleri 2005 yılında dahi bu kadar ilgi gösterilmemiştir. Öyle ki; 2009 yılında önceki yıllardan farklı olarak, ülke gündemini işgal eden hemen her olayda mutlaka TCK ve CMK hükümleri ile bu hükümlerle düzenlenen kurumlar tartışma konusu haline getirilmiştir. Bir yıl boyunca bahsi geçen tartışmalara konu edilen ceza ve ceza usul hukuku kurumlarını alt alta sıralasak ve her birini bilimsel bir hassasiyetle incelemeye kalksak, CHD’ye bir özel sayı kazandıracak kadar değerlendirmeye ulaşabiliriz. Fakat genel olarak, 2009 yılında ceza ve ceza usul hukuku anlamında göze çarpan önemli noktaları hatırla(t)mak gerekmektedir.
Demokratik bir hukuk devletinde siyasal hesaplaşmaların ve çekişmelerin yaşandığı dönemlere rastlamak mümkündür. Yaşanan mücadeleler yine demokratik siyasetin iç dinamiklerine göre çözümlenmeli ve girişilen eylemlerin meşruiyet kaynağı siyasal enstrümanlarda aranmalıdır. Ancak böyle dönemlerde devletin en tarafsız kullanılması gereken yetkileri olan soruşturma, kovuşturma ve cezalandırma yetkileri bu çekişme ve hesaplaşmaların ortasında siyasal meşruiyet kazanma çabalarının aracı haline getiriliyorsa ortada endişelenilmesi gereken ve görmezlikten gelinemeyecek büyük bir tehlike var demektir. Biraz açmak gerekirse;
1. Şayet soruşturma veya kovuşturma aşamasında başvurulan koruma tedbirleri bir cezalandırma aracı olarak ölçüsüz ve “gereksiz” bir şekilde uygulanıyorsa ve bu uygulamalar mesaj kaygısı içeriyorsa,
2. Soruşturmanın gizliliği prensibi anlamını yitirdiyse,
3. Soruşturma evresinde ceza adaletinin yerine getirilmesi düşüncesiyle verilen “kısıtlama” kararlarında bir istikrar sağlanamıyorsa,
4. Siyasal açılım ve girişimlerin önünü açmak adına, sistem kararkerinin aksine, öncelikle ceza ve ceza usul hukuku kurumları alelacele ve temelsiz bir şekilde değişikliğe tabi tutuluyorsa,
5. Belki de en hazini; tüm bu aksaklıklara karşı yükseltilen sesler kaynağını insan haklarını önceleyen modern ceza hukuku felsefesinden değil de siyasal rekabetin önüne geçilemeyen hırslarından alıyorsa, yani samimiyetten uzaksa,
böyle bir ortamda TCK ve CMK üzerinden ceza ve ceza muhakemesi hukukunun gündemde tutulması, bilimsel bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, çok da memnuniyet verici bir gelişme değildir. Bu da gösteriyor ki; TCK ve CMK’nın gerek hazırlanış aşamasında gerekse yürürlüğe girdikten sonraki süreçte bizlerin, yani bilim çevrelerinin ısrarla dile getirdiği eleştiri ve endişelerin göz ardı edilmesinin sonuçları bugün kendini açık bir şekilde göstermektedir. Bu anlamda 2009 yılı Türk Ceza ve Ceza Usul Hukuku bakımından sancılı geçmiştir.
Fakat yeni bir yıla girerken, bir önceki yılın tüm olumsuzluklarından sıyrılıp daha pozitif duygularla umutlanmak gerekir. Umut ediyoruz ki, 2010 yılı yüzümüzü tam anlamıyla moden ceza hukukunun amaçlarına çevirdiğimiz bir yıl olur.
Bu sayımızın bizim için başka bir önemi daha vardır. Artık görüyoruz ki, CHD geniş kitlelere ulaşmanın yanısıra okurlarımızın çok değerli taleplerinin de adresi olmaya başlamıştır. Bu anlamda 2009 yılının son sayısını; gerek ülkemizde gerekse dünyada çok tartışılan bir konu olan “Mobbing” ile ilgili, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinin ortaklaşa düzenledikleri son derece geniş katılımlı ve başarılı bir sempozyumda sunulan tebliğlerden oluşan bir özel sayı olarak hazırladık. Disipinler arası boyutta önemli bir boşluğu dolduracağını düşündüğümüz bu sayı için başta Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı öğretim üyesi sayın Prof. Dr. Yener ÜNVER olmak üzere, tüm katılımcılara teşekkürü bir borç biliyoruz. (Önsöz'den)
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,00218,2036,40312,3737,1066,3037,8094,2838,50Finansbank KartlarıTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,00218,2036,40312,3737,1066,3037,8094,2838,50Bonus KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,00218,2036,40312,3737,1066,3037,8094,2838,50Paraf KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,00218,2036,40312,3737,1066,3037,8094,2838,50Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,00218,2036,40312,3737,1066,3037,8094,2838,50World KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,00218,2036,40312,3737,1066,3037,8094,2838,50Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim35,0035,002--3--6--9--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
- Yayınevinin Diğer Kitapları