İz Bırakan Olağanüstü Yapılar - 80 Sayfa
İz Bırakan Bilim İnsanları - 80 Sayfa
İz Bırakan Sıradışı Felaketler - 88 Sayfa
İz Bırakan Unutulmaz Olaylar - 72 Sayfa
İz Bırakan Liderler ve Yöneticiler - 80 Sayfa
İz Bırakan Büyük Komutanlar - 88 Sayfa
İz Bırakan İlginç Olaylar - 80 Sayfa
İz Bırakan Büyük Dehalar - 88 Sayfa
İz Bırakan Mucitler ve Buluşlar - 80 Sayfa
Edebiyatçıların Kaleminden Atatürk 176 Sayfa
Atatürk'ten evvel Türkiye, bütün dünyada Kızıl Sultan'ıyla, fesiyle, çarşafıyla, İstanbul'un köpekleri ve yangınlarıyla, Eyüp'ün mezarlıklarıyla meşhurdu. Bugün Atatürk'ün zıyaından bahseden bütün dünya gazeteleri onun kurduğu yeni Türkiye'nin milli ve medeni harikalarını sayıyorlar: Zaferler, inkılaplar, bozkırlar ortasında yükselen modern şehirler, fabrikalar... Ve bütün dünyaya örnek, yalansız bir sulh politikası. Dün Mustafa Kemal'i bir “eşkiya reisi” telakki etmiş olan Avrupa, bugün onu kendi beşeri davasına hizmet etmiş büyük evlatlarından biri gibi selamlıyor ve kaybolmasına yanıyor.
Atatürk'ten evvel bu memleket yalnız “hasta adam” değil, dostlarının ağzında bile “can çekişen Türkiye” idi. Bu tabir Loti'nindir. Ve kitaplarından birinin adıdır. Yalan değil, içinde Mustafa Kemallerin, İsmetlerin ve arkadaşlarının bulunduğunu bilmeyenlerin gözünde, bu memleket, bütün marazi işaretleriyle, can çekişen bir hasta idi. Bu hasta kurtuldu ve en sıhhatli Avrupa milletlerinin arasına sokuldu. Bütün dünya, bu mucizeyi gösteren Millet Şefi'nin kaybolmasından duyduğu sarsıntı içinde, artık ona karşı ne hayretini, ne de hayranlığını gizliyor.
Bütün dünya! Bu şeref hiçbir millete nasip olmuş değildir. Zafer ve inkılap senelerinden beri, cihan matbuatında ayrı ayrı, parça parça yazılmış yazıları, şimdi bütün dünya gazetelerinde, aynı günler içinde, hemen aynı cümlelerle bir araya toplanmış görüyoruz. Sanki birbirlerinden fersahlarca uzak, yüzlerce binlerce gazetenin yazıları bir tek elden çıkmıştır. Aralarında o kadar benzerlik ve uygunluk var.
Sanki değil, evet bu yazılar bir tek elden, hakikatin elinden çıkmıştır. Gözyaşlarıyla ıslanmış yüzlerimizi ak eden bu Türk hakikatini de keşfeden, ispat eden bütün dünyaya teslim ettiren en büyük kaşifimiz odur: Atatürk.
Peyami Safa
Cumhuriyet, 15.11.1938
Halide Edip Adıvar 160 Sayfa
Tam yüz yıl önceydi. Anadolu'nun işgal edilmeye başladığını duyan genç kadın kendini büyük bir meydanda, yüksekçe bir kürsüde kalabalıklara hitap ederken buldu; “Olmaz, olamaz” diyor, isyanını haykırıyordu.
Ülkesinin uğradığı haksızlık karşısında ateşlenen duyguları, “Ateşten Gömlek” oldu; ardından “Türkün Ateşle İmtihanı”na dönüştü. O genç kadın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolda aktif mücadele veren kadın hareketinin öncülerinden Halide Edip'ti.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, Halide Edip'in Türkiye ve kadın hareketi için taşıdığı anlamı aktarma çabasından doğdu. Son yıllarda Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını bile kabul etmeyen bir iktidar yönetiyor ülkemizi. Biz kadınlar, bugün sahip olduğumuz hakların değerini bilmek zorundayız. Kolay kazanılmadı kadın hakları.
Bu kitapta, Halide Edip'in hayat hikâyesine değil, onu anlama çabasına tanık olacaksınız. Kadını sosyal yaşamdan dışlayan, yok sayan dönemin anlayışına rağmen bugün bile birçok kadının cesaret edemeyeceği kararları nasıl aldığını öğreneceksiniz. Ülkesiyle ilgili sorunlarda ne kadar cesur ve kararlıysa özel yaşamında da o kadar korkusuz ve tavizsiz olduğunu göreceksiniz.
1919 ruhunun 100. Yılında, dirilişten direnişe giden yolda, bu ülkenin kuruluşunda verilen mücadeleyi ve cesur rol modellerin yaşam öykülerini hatırlatma zamanı…
Orhan Veli Bütün Şiirleri
Kim söylemiş beni,
Süheylâ'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksekkaldırım'da, güpegündüz?
Melâhat'i almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Gûya bir de Galata'ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç!
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Muallâ'yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın'ı söyletme hikâyesi?
Sabahattin Ali Bütün Şiirleri 96 Sayfa
Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve kulaklar sözlerime sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,
Bakıyorum aşağılarda kalan hiçliğe.
Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
Rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır.
Burda insan duman gibi genişler, büyür.
Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
Buralarda her düşünce sona yakındır,
Burda her şey bizden uzak, ‘O' na yakındır.
Burda yoktur insanların düşündükleri,
Rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri.
Yanağıma çarpar geniş kanatlarını,
Ve anlatır mabutların hayatlarını.
Arasıra kulağını bana verdi mi,
Ben de ona anlatırım kendi derdimi.
Susmayan Vicdan Namık Kemal 168 Sayfa
Namık Kemal.
Kültür ve sanat hayatımızın ‘Susmayan Vicdanı'…
O, edebiyatımızda, insanlık için büyük önem taşıyan, vatan, millet ve hürriyet gibi kutsal kavramları eserlerinde ilk olarak açık bir şekilde işleyen ve yücelten, sonuçta haklı olarak ‘vatan ve hürriyet şairi' unvanını kazanan, yaptığı devrim gibi yenilikler sonunda sürgünü ve azli göze alacak kadar da idealist olan, gür sesli, cesur bir kalemdir.
O döneminin susmayan vicdanı, bükülmez bileğidir.
O, eski sanat anlayışını kırarak, Batılı formlar deneyen ve nerdeyse tüm türlerde örnekler veren bir rehber, bir öğretmen, bir yol göstericidir.
O, hayatın ve insanın gerçekliğinden kopuk bir sanat anlayışını reddederek, sanatı toplum ve insan için yapan idealist bir devrimcidir.
Kendisinin ve ailesinin yaşadığı zulümlere, sürgünlere aldırış etmeden vatan ve bayrak temalarını işleyerek adeta bayraklaşan, çağının tanığı bir dava adamıdır.
‘Susmayan Vicdan' Namık Kemal adlı bu mütevazı çalışma sizi gerçek bir sanatçı ve fikir adamı olan Namık Kemal'i tanımaya davet ediyor.
Cahit Sıtkı Tarancı 128 Sayfa
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
-Cahit Sıtkı Tarancı
Cumhuriyet'e Ruh Veren Adam Ziya Gökalp 318 Sayfa
Ziya Gökalp, çözülen, dağılan bir imparatorluğun son dönemini şekillendiren İttihat ve Terakki'nin bütün milli politikalarının arkasındaki birkaç önemli isimden birisidir. Onun bu yönlendirici kişiliği Cumhuriyet'in kuruluşu sürecine de damga vurmuştur. Daha Mütareke ortamındaki belirsizlik içinde Bekirağa Bölüğü'nde tutuklu iken ümitsizliğe kapılanlara “Mustafa Kemal Paşa'ya dikkat ediniz” diyecektir.
Babasının vasiyetine uyarak Namık Kemal'in “vatan ve hürriyet” yolundan yürüyecek, o yolu Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk'e bağlayacaktır. 1924 Anayasası, Medeni Kanun çalışmaları, kadın hakları, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın programı (9 İlke), yönetim şeklinin cumhuriyet olarak belirlenmesi, irade-i milliye kavramı, iktisat politikasının tercihi, sade Türkçe, Türkçe Hutbe, Türkçe Kur'an (Meal), Türkçülük, halkçılık, laiklik ilkesi, eğitim, dil ve tarih politikalarının belirlenmesi gibi pek çok konu onun imzasını taşımaktadır.
Atatürk'ün, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tır” şeklindeki sözleri bu açıdan önemlidir. Bütün bu nedenlerle kitabımıza “Cumhuriyete Ruh Veren Adam: Ziya Gökalp” ismini verdik.
Takipçisi olduğu Vatan ve Hürriyet Şairimiz Namık Kemal gibi çok genç bir yaşta, 48 yaşında vefat etmiştir. 48 yıla neleri sığdırdığını bu eserde bazen hüzünle, bazen de gururla okuyacaksınız. Özellikle gençlerimizin onun hayatını ve eserlerini altını çizerek okuması lazımdır.
Soyca “Türk” olan Ziya Gökalp, “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.” Diyen adamdır. Ruhu şad olsun.
- Açıklama
İz Bırakan Olağanüstü Yapılar - 80 Sayfa
İz Bırakan Bilim İnsanları - 80 Sayfa
İz Bırakan Sıradışı Felaketler - 88 Sayfa
İz Bırakan Unutulmaz Olaylar - 72 Sayfa
İz Bırakan Liderler ve Yöneticiler - 80 Sayfa
İz Bırakan Büyük Komutanlar - 88 Sayfa
İz Bırakan İlginç Olaylar - 80 Sayfa
İz Bırakan Büyük Dehalar - 88 Sayfa
İz Bırakan Mucitler ve Buluşlar - 80 SayfaEdebiyatçıların Kaleminden Atatürk 176 Sayfa
Atatürk'ten evvel Türkiye, bütün dünyada Kızıl Sultan'ıyla, fesiyle, çarşafıyla, İstanbul'un köpekleri ve yangınlarıyla, Eyüp'ün mezarlıklarıyla meşhurdu. Bugün Atatürk'ün zıyaından bahseden bütün dünya gazeteleri onun kurduğu yeni Türkiye'nin milli ve medeni harikalarını sayıyorlar: Zaferler, inkılaplar, bozkırlar ortasında yükselen modern şehirler, fabrikalar... Ve bütün dünyaya örnek, yalansız bir sulh politikası. Dün Mustafa Kemal'i bir “eşkiya reisi” telakki etmiş olan Avrupa, bugün onu kendi beşeri davasına hizmet etmiş büyük evlatlarından biri gibi selamlıyor ve kaybolmasına yanıyor.
Atatürk'ten evvel bu memleket yalnız “hasta adam” değil, dostlarının ağzında bile “can çekişen Türkiye” idi. Bu tabir Loti'nindir. Ve kitaplarından birinin adıdır. Yalan değil, içinde Mustafa Kemallerin, İsmetlerin ve arkadaşlarının bulunduğunu bilmeyenlerin gözünde, bu memleket, bütün marazi işaretleriyle, can çekişen bir hasta idi. Bu hasta kurtuldu ve en sıhhatli Avrupa milletlerinin arasına sokuldu. Bütün dünya, bu mucizeyi gösteren Millet Şefi'nin kaybolmasından duyduğu sarsıntı içinde, artık ona karşı ne hayretini, ne de hayranlığını gizliyor.
Bütün dünya! Bu şeref hiçbir millete nasip olmuş değildir. Zafer ve inkılap senelerinden beri, cihan matbuatında ayrı ayrı, parça parça yazılmış yazıları, şimdi bütün dünya gazetelerinde, aynı günler içinde, hemen aynı cümlelerle bir araya toplanmış görüyoruz. Sanki birbirlerinden fersahlarca uzak, yüzlerce binlerce gazetenin yazıları bir tek elden çıkmıştır. Aralarında o kadar benzerlik ve uygunluk var.
Sanki değil, evet bu yazılar bir tek elden, hakikatin elinden çıkmıştır. Gözyaşlarıyla ıslanmış yüzlerimizi ak eden bu Türk hakikatini de keşfeden, ispat eden bütün dünyaya teslim ettiren en büyük kaşifimiz odur: Atatürk.Peyami Safa
Cumhuriyet, 15.11.1938
Halide Edip Adıvar 160 Sayfa
Tam yüz yıl önceydi. Anadolu'nun işgal edilmeye başladığını duyan genç kadın kendini büyük bir meydanda, yüksekçe bir kürsüde kalabalıklara hitap ederken buldu; “Olmaz, olamaz” diyor, isyanını haykırıyordu.
Ülkesinin uğradığı haksızlık karşısında ateşlenen duyguları, “Ateşten Gömlek” oldu; ardından “Türkün Ateşle İmtihanı”na dönüştü. O genç kadın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolda aktif mücadele veren kadın hareketinin öncülerinden Halide Edip'ti.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, Halide Edip'in Türkiye ve kadın hareketi için taşıdığı anlamı aktarma çabasından doğdu. Son yıllarda Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını bile kabul etmeyen bir iktidar yönetiyor ülkemizi. Biz kadınlar, bugün sahip olduğumuz hakların değerini bilmek zorundayız. Kolay kazanılmadı kadın hakları.
Bu kitapta, Halide Edip'in hayat hikâyesine değil, onu anlama çabasına tanık olacaksınız. Kadını sosyal yaşamdan dışlayan, yok sayan dönemin anlayışına rağmen bugün bile birçok kadının cesaret edemeyeceği kararları nasıl aldığını öğreneceksiniz. Ülkesiyle ilgili sorunlarda ne kadar cesur ve kararlıysa özel yaşamında da o kadar korkusuz ve tavizsiz olduğunu göreceksiniz.
1919 ruhunun 100. Yılında, dirilişten direnişe giden yolda, bu ülkenin kuruluşunda verilen mücadeleyi ve cesur rol modellerin yaşam öykülerini hatırlatma zamanı…
Orhan Veli Bütün Şiirleri
Kim söylemiş beni,
Süheylâ'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksekkaldırım'da, güpegündüz?
Melâhat'i almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Gûya bir de Galata'ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç!
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.Ya o, Muallâ'yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın'ı söyletme hikâyesi?Sabahattin Ali Bütün Şiirleri 96 Sayfa
Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve kulaklar sözlerime sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,
Bakıyorum aşağılarda kalan hiçliğe.Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
Rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır.
Burda insan duman gibi genişler, büyür.
Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
Buralarda her düşünce sona yakındır,
Burda her şey bizden uzak, ‘O' na yakındır.
Burda yoktur insanların düşündükleri,
Rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri.
Yanağıma çarpar geniş kanatlarını,
Ve anlatır mabutların hayatlarını.
Arasıra kulağını bana verdi mi,
Ben de ona anlatırım kendi derdimi.Susmayan Vicdan Namık Kemal 168 Sayfa
Namık Kemal.
Kültür ve sanat hayatımızın ‘Susmayan Vicdanı'…
O, edebiyatımızda, insanlık için büyük önem taşıyan, vatan, millet ve hürriyet gibi kutsal kavramları eserlerinde ilk olarak açık bir şekilde işleyen ve yücelten, sonuçta haklı olarak ‘vatan ve hürriyet şairi' unvanını kazanan, yaptığı devrim gibi yenilikler sonunda sürgünü ve azli göze alacak kadar da idealist olan, gür sesli, cesur bir kalemdir.
O döneminin susmayan vicdanı, bükülmez bileğidir.
O, eski sanat anlayışını kırarak, Batılı formlar deneyen ve nerdeyse tüm türlerde örnekler veren bir rehber, bir öğretmen, bir yol göstericidir.
O, hayatın ve insanın gerçekliğinden kopuk bir sanat anlayışını reddederek, sanatı toplum ve insan için yapan idealist bir devrimcidir.
Kendisinin ve ailesinin yaşadığı zulümlere, sürgünlere aldırış etmeden vatan ve bayrak temalarını işleyerek adeta bayraklaşan, çağının tanığı bir dava adamıdır.
‘Susmayan Vicdan' Namık Kemal adlı bu mütevazı çalışma sizi gerçek bir sanatçı ve fikir adamı olan Namık Kemal'i tanımaya davet ediyor.
Cahit Sıtkı Tarancı 128 Sayfa
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
-Cahit Sıtkı TarancıCumhuriyet'e Ruh Veren Adam Ziya Gökalp 318 Sayfa
Ziya Gökalp, çözülen, dağılan bir imparatorluğun son dönemini şekillendiren İttihat ve Terakki'nin bütün milli politikalarının arkasındaki birkaç önemli isimden birisidir. Onun bu yönlendirici kişiliği Cumhuriyet'in kuruluşu sürecine de damga vurmuştur. Daha Mütareke ortamındaki belirsizlik içinde Bekirağa Bölüğü'nde tutuklu iken ümitsizliğe kapılanlara “Mustafa Kemal Paşa'ya dikkat ediniz” diyecektir.
Babasının vasiyetine uyarak Namık Kemal'in “vatan ve hürriyet” yolundan yürüyecek, o yolu Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk'e bağlayacaktır. 1924 Anayasası, Medeni Kanun çalışmaları, kadın hakları, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın programı (9 İlke), yönetim şeklinin cumhuriyet olarak belirlenmesi, irade-i milliye kavramı, iktisat politikasının tercihi, sade Türkçe, Türkçe Hutbe, Türkçe Kur'an (Meal), Türkçülük, halkçılık, laiklik ilkesi, eğitim, dil ve tarih politikalarının belirlenmesi gibi pek çok konu onun imzasını taşımaktadır.
Atatürk'ün, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tır” şeklindeki sözleri bu açıdan önemlidir. Bütün bu nedenlerle kitabımıza “Cumhuriyete Ruh Veren Adam: Ziya Gökalp” ismini verdik.
Takipçisi olduğu Vatan ve Hürriyet Şairimiz Namık Kemal gibi çok genç bir yaşta, 48 yaşında vefat etmiştir. 48 yıla neleri sığdırdığını bu eserde bazen hüzünle, bazen de gururla okuyacaksınız. Özellikle gençlerimizin onun hayatını ve eserlerini altını çizerek okuması lazımdır.
Soyca “Türk” olan Ziya Gökalp, “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.” Diyen adamdır. Ruhu şad olsun.
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002155,48310,963105,65316,94653,82322,92936,54328,90Finansbank KartlarıTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002155,48310,963105,65316,94653,82322,92936,54328,90Bonus KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002155,48310,963105,65316,94653,82322,92936,54328,90Paraf KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002155,48310,963105,65316,94653,82322,92936,54328,90Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002155,48310,963105,65316,94653,82322,92936,54328,90World KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002155,48310,963105,65316,94653,82322,92936,54328,90Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim299,00299,002--3--6--9--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
- Yayınevinin Diğer Kitapları