Ürün Sepetinize Başarıyla Eklendi

Kitap Nasıl Yazılır?

Kitapların o büyüleyici dünyasında kaybolanlar ikiye ayrılır: İlk grup, kendisine rehberlik eden kitapların ışığına eşlik ederek yolculuğuna devam etmeyi tercih ederken ikinci grup ise kendi içinde kıvılcımlanan o ışığı dışarı taşırmaya niyetlidir. Kitap yazmak, artık onlar için bir tutkuya dönüşmüştür. Peki, kitap nasıl yazılır?

 

İlk Adım, Kendini Tanımak

İster kurgu olsun ister araştırma benzeri gerçek olaylara dayanan inceleme eserleri olsun, kitap yazmak biraz da içinizi dökmek gibidir. Ortaya çıkacak olan metin, bilinçli veya bilinçdışı olarak sizden pek çok parça taşıyacaktır. Dolayısıyla kendinizi somut bir şekilde yansıtmanız, bunu yaparken de yapabileceğiniz en ideal yolu bulmanız gerekir. Kendinizi tanıyarak işe koyulabilirsiniz. Hangi şartlar altında daha verimli ve nitelikli yazabildiğinizi keşfetmeniz gerekmektedir. Bazıları kalabalık kafeteryalarda, bazıları ise en ufak bir sese tahammülleri olmayacak şekilde rahat yazabilmektedir. Siz, kendinizi tanıyın ve kendinizi en iyi şartlarda yazmaya koşullandırın. Böylelikle bir süre sonra o ideal koşullar belirdiğinde sizde de engel olunamaz bir yazma aşkı belirecektir.

 

Hedefin Yoksa Her Şey Boşa

Kendinize bir hedef koyun ve bu hedef doğrultusunda disiplinli bir biçimde çalışmaya başlayın. Hedef, tamamen size kalmış. Kimisi günlük kelime kotası koyar, kimisi kendisine bir takvim belirler ve aklında bitiş çizgisi olarak belirlediği gün gelene dek yazdığı yapıtı bitirmeye çalışır. Siz de kendinize bir hedef koyun. Bu hedefi koyarken, Kitap nasıl yazılır diye düşündüğünüzde sizi strese sokmayacak bir hedef olmasına gayret edin. Örneğin, bir hafta sona ermeden ilk bölümü bitirmek gibi görece uzun bir zamana yayılan geniş perspektifte bir hedef, başlangıç için size iyi gelecektir. Bir hedefinizin olmasının en büyük avantajı ise, bazı bünyelerde olduğu üzere belirsizliğin içinde savrulurken işleri hep erteleme huyundan sizi kurtaracaktır. 

 

Sen de Yaz, Yaz, Yaz…

Bir kez kitap yazmak için kolları sıvadığınızda ve o ilk adımları attığınızda iki duyguya kapılacaksınız: İlki, sıkı sıkıya çalışıp bir an önce bitirmek isteyeceksiniz. İkincisi ise, yazdıkça geriye dönüp nerede ne hata yaptığınızı bulmaya çalışacaksınız. İlk duygu kaçınılmazdır, ikincisi ise kaçınmanız gereken bir harekettir. Zira geriye dönüşler, en azından düzenli olarak kelimeler zihninizden süzülürken sizi yavaşlatacak olan bir tercih olur. Sizin, bir kez yazmaya başladığınızda ihtiyacınız olan tek şey daha çok yazmaktır. Geriye dönüp düzeltmek, sadece her şeyin bittiği anda yapılabilecek bir eylemdir. Böylece daha bütüncül bir bakış açısıyla bakmak ve geride bıraktığınız kitabınızın ilk okuru olmak şansı vardır karşınızda. Bu şansı iyi değerlendirmek gerek, zira yakında ikinci ve ardından üçüncü kitaplarınızı da yazabilirsiniz. Yazmamanız için herhangi bir neden var mı?

 

Horozlara Dikkat!

O meşhur ressamın öyküsünü duymayan yoktur. Bir horoz resmi çizeceği zaman, atölyesine horoz girmesine asla tahammül edemeyen o sanatkârı mutlaka işitmişsinizdir. Kitap yazmak da o horoz resmini çizmek gibidir. Elbette ki, satırlara dökülen her düşünce veya hayal ürünü sahnenin arka planında o zamana dek okunan, izlenen, dinlenen bütün sanat eserlerinin payı vardır ancak tam da bir kitap üzerinde çalışırken o kitabın türünde bir yapıt okumak veya konusu benzeyen bir film izlemek kaçınılmaz olarak esinlenmeyi beraberinde getirecektir. Size ise bu kitap yazımı sırasında, en azından yazdığınız tür ve tarzda izolasyon gerekmektedir.

 

Dönemeyecek Kadar Uzaklaştıysan…

İnsan, bir kitap yazma programı değildir. Dolayısıyla çok ama çok ender durumlar haricinde bir kitabın yazım süreci lineer bir çizgide ilerlemez. İnişler ve çıkışlarla doludur. Bazı günler akla hayale gelmeyecek bir verimlilikle ilerlerken, bazı günler tek bir harfin bile kâğıda dökülmediği olabilir. Yazdığınız kitapta oldukça ilerlemiş bir durumdayken daha fazla ilerleyemeyeceğinizi düşündüğünüzde, biraz soluklanmaya ihtiyacınız var demektir. Nasıl ilerleyebileceğinizi kafanızda belirlemeden kâğıtların önünde durup dikilmeniz, sadece daha çok gerilmenize ve paniklemenize neden olur. Biraz uzaklaşmak, size ve aklınızdaki öyküye iyi gelecektir. Belki bu sırada baştan sonra bir kez, alıcı gözle okuma fırsatı bulursunuz eserinizi. Aklınızı kurcalayan o püf noktasını da yazdığınız eski satırlar sayesinde keşfedebilirsiniz.

 

Bazen Kazalar Olur…

Belki ilham kaynağınız tükendi, belki de hevesiniz kaçtı. Yazdığınız o öykü, ilk zamanlardaki gibi cazip gelmiyor belki de size. Ne yapacaksınız? Tarihin geri dönüşüm kutusuna atıp, diğer çöplerle birlikte geçmişe gömülmesine seyirci mi kalacaksınız? Bazen bu sorunun cevabı, koca bir ‘evet’tir. Şu bir gerçek ki, kimse kitap yazanlara bir gül bahçesi vaat etmiyor. Kitap yazmak gibi meşakkatli bir yolculuğa çıkıyorsanız, yolda yaşayabileceğiniz kazaları da göze alıyorsunuz demektir. Buna, yanlış otobüse binmek de dâhil. Yazmakta zorlandığınız o kitap, sizin yanlış otobüsünüz. Fakat size güzel bir haber: O otobüsten indiğinizde, belki de doğru otobüs sizin olduğunuz yere birkaç dakika içinde gelecektir!

 

En Kestirme Yol, Bildiğiniz Yoldur

Özellikle kurgu romanlar üzerinde çalışanların iyi bileceği bir husus da hikâyedeki bazı karakter ve mekânları tasarlamanın bazen ne kadar zor olabileceğidir. Bu zorluğu bertaraf etmeden kitap nasıl yazılır diye  düşünmenize gerek yok. Çözüm aslında gözlerinizin ucunda… Yani sizin etrafınızda! Bir karakteri tasarlamakta, ona bir kimlik çıkartmakta çok zorlandıysanız etrafınızdaki kişilerden ilham alın. Onların bir prototipini, öykünüze dâhil edin. Bu sayede, artık zorluklar karşısında ne yapacağını, âşık olunca nasıl bir tavır takınacağını, ailesinin nasıl bir yapıda olduğunu ve buna benzer pek çok karakteristik ve sosyolojik altyapıyı bildiğiniz bir karakteriniz vardır. Bu yöntemi, bir mekânı veya bir şehri tasarlarken de kullanabilirsiniz. Yaşadığınız veya gidip ziyaret ettiğiniz yerlerden iyi bir çözüm bulamazsınız. Bir süre sonra sıfırdan, kendi aklınızda canlanan ve belki de gerçek dünyayla hiçbir alakası olmayan tasarımlar sizi bekleyecektir. Fakat yola çıkma evresinde, bildiğiniz yoldan ilerlemeyi tercih etmek sizin için büyük bir vakit kazancı anlamına gelmektedir.

 

Rutindir, İyidir

Kitap yazmak, rutinleri sevebilenlerin daha iyi üstesinden gelebileceği bir süreçtir. Hele bir de her gün aynı saatlerde yazmaya oturuyorsanız! Yazarken yanında atıştırmalık tüketmeyi veya kahve içmeyi seviyorsanız bir süre sonra bunu yapmadığınızda zihninizin bocaladığını ve hatta farklı düşüncelere kapıldığını, verimsiz bir gün geçirdiğinizi kolayca fark edebilirsiniz. Dolayısıyla, her zaman nasıl davranıyorsanız kitap yazarken de aynı şekilde devam etmelisiniz. Ta ki çok sıkılana dek. Kitap yazarken belli rutinlerinizin olması sizin için her şeyden önce kendinizi yazmaya manevi olarak da hazırladığını gösterir. 

 

Aynı Yolu, Başkasının Ayakkabısıyla Yürümek

Diyelim ki kitap nasıl yazılır veya yazmaya nereden başlanır gibi soruları çoktan geride bırakmış ve hatta yazdığınız kitaptaki o sihirli kelimeyi, “Son” kelimesini, yazdınız. Şimdi geriye dönüp, o yolu tekrar yürüme zamanı. Ancak bir farkla: Bu kez başkasının ayakkabısını giyeceksiniz. Yani yazdığınız kitaba tamamen dışarıdan ve mümkün olabilecek en üst seviye objektiflikle bakmanız gerekmektedir. Bu sayede ilk yazdığınız zaman atladığınız, daha iyi ifade edebileceğiniz veya hatalı olduğunu düşündüğünüz kısımları keşfedebilir; onları düzeltme imkânı bulabilirsiniz. Unutmayın ki insan her zaman için başkalarının hatalarını bulmaya daha yatkındır. Kendi hatalarımızı çok kolay göremesek de başkalarının en ufak bir hatasını kolayca fark edebiliriz. 

 



Kapat