Ürün Sepetinize Başarıyla Eklendi
Nübüvvet - Halkkitabevi

NübüvvetTeolojiden Tarih Felsefesine

Stok Kodu
9786055793920
Boyut
15x23
Sayfa Sayısı
340
Baskı
1
Basım Tarihi
2014-11
Resimleyen
0adc02c025d643ce831b520aaebeded0
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe
320,00TL
%18 İNDİRİM
262,40TL
Taksitli fiyat : 9 x 32,07TL
Stokta var
9786055793920
494119
Nübüvvet
Nübüvvet Teolojiden Tarih Felsefesine
262.40

Bu kitap nübüvvet konusunu, İslam kelam disiplininde ortaya konulduğu haliyle ve bu disiplinin temel epistemolojik sistemleri olan Şîa, Mu'tezile ve Eş'arîlik doktrinleri üzerinden ele almaktadır. Giriş olarak nübüvvet meselesinin İslam öncesi dinlerde nasıl ele alınmış olduğu incelenmekte, böylece nübüvvet olgusunun ve genel olarak dinî bilincin tarihsel ve insanî doğasının açıklığa kavuşturulması hedeflenmektedir.

İslam kelamı –ki bu disiplin Müslümanların esas felsefî düşüncelerini oluşturmaktadır- birbirileriyle mücadele içerisinde olan değişik dinî grupların, ilahî söylemin (Kur'an metninin) diline dayanarak kendi dünyevî çatışma ve ihtilaflarını teorik temel oturtma çabalarından doğmuş olduğu için, yazar nübüvvet ile ilgili olanlar dahil olmak üzere tüm teolojik düşüncelerin doğuşunun ardındaki tarihsel ve insanî kökenleri aydınlatmaya çalışmış, bu çerçevede soyut ve formel teolojik sistemleri izah etmeye, bunların insanî ve tarihî koşullar eşliğinde oluşum ve gelişimini ortaya koymaya gayret göstermiştir.

Eş'arîlerin ve Mu'tezile'nin nübüvvet konusunda ilişkin görüşleri daha çok tartışmacı-savunmacı bir çerçeve içerisinde ortaya çıkmış olduğu gibi, Şîa'nın nübüvvete dair görüşleri de imamet doktrininin temellendirilmesi ile ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim imamet doktrini Şîa düşünce sistematiği içerisinde, giderek siyaset kategorisinden çıkarılıp tartışılmaz bir şekilde iman esaslarından biri olarak kabul edilmesini gerektirecek kadar büyük bir yer tutmaktadır. Bu da elinde toplumun bütün görevlerini ve yetkilerini bulunduran imamın masumiyetine ilişkin düşünceyi izah eder niteliktedir. Ancak Şîa'da imamın konumu dünyevî ve insanî bir konum olarak değil, Allah tarafından tıpkı nebî'nin seçilmesinde olduğu gibi ezelî ilim gereği seçilmiş bir ilahî konum olarak telakki edilmiştir. Bu nedenle Şîa'ya göre imamet, nübüvvetin ikizidir, imam bilginin kaynağı, şeriatın muhafızıdır, hatta o, tarihin odak noktası, toplumun (ümmetin) varlığının temelidir.

Eş'arîler ise temelde insanı unutmuş olmakla bir krize girmişlerdir. Hatta onların düşünce sistematiğinde, varlığın üç kategorisi olan Allah-insan-evren üçlüsü içerisinden insan neredeyse silinmiş durumdadır. İnsanın silinmiş olması ile birlikte tarih ve insanî gerçeklik de ortadan kaldırılmış, böylece Allah ve peygamber ile ilgili meseleler bilginin bütün konularını teşkil eder olmuştur. Böylece Eş'arî düşünce sistematiği insanın ve evrenin aleyhine olmak üzere ilahî olanın mutlak egemenliğini vurgulamış ve bunun üzerinden –bilinç dışı yoluyla da olsa- “otoritenin İslam'ı”nı, yani siyaset ve dünya meselelerinde tek bir bireyin mutlak otoritesini teorik olarak temellendirmiştir.

Mu'tezile'de ise insanın bu yabancılaşmasına son verilmek istenmiş ve bunun için dinin asıl özü, yan insanî özü ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Buna göre insan “inancın varlık sebebi ve gayesidir.” Yine Mu'tezile, nübüvvet konusunda –hatta kelamın bütün meselelerinde- insandan hareket ederek düşünmüştür. Bu nedenle onlara göre nübüvvet, “insanî koşullara bağlı olarak, yani insanın maslahatını gözeterek ortaya çıkmış olan ilahî hitap” olarak tanımlanmıştır.

Bu çalışma kelam disiplininin temel kavramlarından biri olan nübüvvet kavramını merkeze alarak ve bu disiplinin ana epistemolojik sistemlerinin “bilinç dışı”nı okumayı hareket noktası edinerek, kelam disiplininin yeniden yapılandırılmasını hedeflemektedir.

Kapat