Olacak
Az zamanda tüketmedik umutlarımızı. Adeta tüketmek için çırpınıp durduk. Sen benim hayatımda piyon'sun, ben kaybedersem iki puanım gider, ben senin hayatında şah'ım, sen kaybedersen oyun biter. İşte bu düşünce değil miydi bizleri ben merkezli yanılgının içinde ezilmeye, yok olmaya sürükleyen. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın başına gelen olumsuzluğu dikkate alsaydık, başımıza bunlar gelmezdi. Onlar için birkaç damla gözyaşı dökebilseydik, bu gün göz pınarlarımız kurumazdı. Biz onlar için ağlamasını bilseydik, onlar da bizim için ağlamayı öğrenirdi. Biz herhangi birinin tutsaklığının sebebini irdeleseydik, bu gün tutsak olmaz, özgür olurduk. Biz komşumuza sırtımızı dönüp, dostlarımıza kapımızı kapatmasaydık, bu gün bütün kapılar bize açık olurdu. Paylaşmasını bilseydik, hala paylaşacağımız şeylerimiz olurdu. Sevdikçe sevileceğimizi bilemedik. Kırdıkça kırıldık, yok ettikçe yok olduk. Hep kendimiz için bulmaya çalıştıkça, bulduklarımızı da kaybettik. Ben merkezli davrandıkça, benliğimiz gitti elimizden.
İnsanları iyi veya kötü yapan sistemdir. Sistemi oluşturanlar da insanlardır. O halde insanlar sistemin formatını kötü ve bencil kişiler yaratma yününde mi oluşturmaktaydı? Medeni dünyanın gereksinimleri mi, dini öğretilerin getirdikleri mi bu yöne itiyordu? Her ikisi de bu yöne itmezdi. O halde sorun neredeydi? Hiç kuşkusuz sorun; aymazlıkta, hak ve hukuku tanımamakta, iradesini başka mahfillere havale etmekte, yani tembellikte, miskinlikte, çıkarcı olmaktaydı. Kendi yapmaları gerekenleri başkalarına havale etmekte, emek hırsızlığı ve başkasının emeğinden istifade etme isteğinden kaynaklanmaktaydı. İşte dünyanın esir düşmesinin sebebi buydu.
Zile bastı ve bir çay istedi. Çayını yudumlarken, kafasında tekrar geleceğin planlarını kurmaya başladı. Aralarında hiçbir problem olmasa bile insanlar nasıl da birbirlerini bir kaşık suda boğmaya çalışıyorlardı? Halbuki hepsi de aynı kaderin yolcularıydı. Yaratan isteseydi, hepsini aynı ırktan yaratamaz mıydı? Aynı ırktan, aynı dinden ve aynı dilden...
Dünyada yeni bir düzen kurulacaksa; hak, hukuk, kardeşlik üstüne kurulmalıydı. Din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmek ayıpların en büyüğü olarak benimsenmeliydi. Eski kötü alışkanlıklar, yeni düzene de taşınacaksa, dünyayı yakıp yeniden onarmanın bir anlamı yoktu.
Görünen o ki, adım adım özgürlüğe yaklaşılıyordu.
- Açıklama
Az zamanda tüketmedik umutlarımızı. Adeta tüketmek için çırpınıp durduk. Sen benim hayatımda piyon'sun, ben kaybedersem iki puanım gider, ben senin hayatında şah'ım, sen kaybedersen oyun biter. İşte bu düşünce değil miydi bizleri ben merkezli yanılgının içinde ezilmeye, yok olmaya sürükleyen. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın başına gelen olumsuzluğu dikkate alsaydık, başımıza bunlar gelmezdi. Onlar için birkaç damla gözyaşı dökebilseydik, bu gün göz pınarlarımız kurumazdı. Biz onlar için ağlamasını bilseydik, onlar da bizim için ağlamayı öğrenirdi. Biz herhangi birinin tutsaklığının sebebini irdeleseydik, bu gün tutsak olmaz, özgür olurduk. Biz komşumuza sırtımızı dönüp, dostlarımıza kapımızı kapatmasaydık, bu gün bütün kapılar bize açık olurdu. Paylaşmasını bilseydik, hala paylaşacağımız şeylerimiz olurdu. Sevdikçe sevileceğimizi bilemedik. Kırdıkça kırıldık, yok ettikçe yok olduk. Hep kendimiz için bulmaya çalıştıkça, bulduklarımızı da kaybettik. Ben merkezli davrandıkça, benliğimiz gitti elimizden.
İnsanları iyi veya kötü yapan sistemdir. Sistemi oluşturanlar da insanlardır. O halde insanlar sistemin formatını kötü ve bencil kişiler yaratma yününde mi oluşturmaktaydı? Medeni dünyanın gereksinimleri mi, dini öğretilerin getirdikleri mi bu yöne itiyordu? Her ikisi de bu yöne itmezdi. O halde sorun neredeydi? Hiç kuşkusuz sorun; aymazlıkta, hak ve hukuku tanımamakta, iradesini başka mahfillere havale etmekte, yani tembellikte, miskinlikte, çıkarcı olmaktaydı. Kendi yapmaları gerekenleri başkalarına havale etmekte, emek hırsızlığı ve başkasının emeğinden istifade etme isteğinden kaynaklanmaktaydı. İşte dünyanın esir düşmesinin sebebi buydu.
Zile bastı ve bir çay istedi. Çayını yudumlarken, kafasında tekrar geleceğin planlarını kurmaya başladı. Aralarında hiçbir problem olmasa bile insanlar nasıl da birbirlerini bir kaşık suda boğmaya çalışıyorlardı? Halbuki hepsi de aynı kaderin yolcularıydı. Yaratan isteseydi, hepsini aynı ırktan yaratamaz mıydı? Aynı ırktan, aynı dinden ve aynı dilden...
Dünyada yeni bir düzen kurulacaksa; hak, hukuk, kardeşlik üstüne kurulmalıydı. Din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmek ayıpların en büyüğü olarak benimsenmeliydi. Eski kötü alışkanlıklar, yeni düzene de taşınacaksa, dünyayı yakıp yeniden onarmanın bir anlamı yoktu.
Görünen o ki, adım adım özgürlüğe yaklaşılıyordu.
Format:Kitap
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,20216,7433,49311,3834,1365,8034,7893,9435,42Finansbank KartlarıTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,20216,7433,49311,3834,1365,8034,7893,9435,42Bonus KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,20216,7433,49311,3834,1365,8034,7893,9435,42Paraf KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,20216,7433,49311,3834,1365,8034,7893,9435,42Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,20216,7433,49311,3834,1365,8034,7893,9435,42World KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,20216,7433,49311,3834,1365,8034,7893,9435,42Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim32,2032,202--3--6--9--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
- Yayınevinin Diğer Kitapları
- Yazarın Diğer Kitapları