Osmanlı’da Kitap Kültürü
Uzun yıllar boyunca çok geniş bir coğrafyaya hâkim olmuş bir imparatorluktan söz edip, kültürel anlamda bir gelişme olmadığını düşünmek çok da mümkün değil. Osmanlı İmparatorluğu; yayıldığı geniş coğrafyaların da bir kazanımı olarak farklı etnik ve dinî kökenden kişilerin bir araya gelerek ticari, kültürel, dini, sosyal ve bilimsel faaliyet sürdürdüğü bir devlet olarak kabul edilmektedir. Bu çeşitliliğin sağladığı birikim ise tarih boyunca yazılı veya sözlü olarak, Osmanlı kitap kültürü şeklinde kendisini günümüze kadar taşımıştır. İlk olarak batılı seyyahlar ile diyar diyar dolaşan, yayılan bu kültür; günümüze kadar ise kuşaktan kuşağa aktarılarak ulaşmıştır.
Osmanlı Yazılı Kültürü
Pek çok büyük devlet, kültürünü farklı yollarla kaydetmeyi; bu kayıtlar ile kültürünü koruyarak kendisinden sonraki nesillere aktarmayı önemsemiştir. Osmanlı da önemseyen devletler arasındadır. Osmanlı kütüphane kültürü, yazılı temellerini ferman, berat, ahitname benzeri devlet yayınlarıyla inşa etmiştir. Bu devlet yayınlarının yanı sıra telif ve tercüme kitaplar ile risale ve minyatürler de kültürün günümüze aktarımını sağlayan temel taşlar arasında gösterilebilir. Yazılı kültüre önem veren bir devlet olması sayesinde günümüzde Farsça ve Arapça temelle kurulmuş Osmanlıca metinlerin birebir ulaşırken; bu metinler aracılığıyla dönemin yaşantısına, kültürel ve bilimsel gelişmelerine tanıklık etmemiz mümkündür.
Osmanlı Hükümdarlarının Kütüphane Kültürü
Gerek seyahatnameler gerekse dönemin ilk edebi eserleri olsun; Osmanlı hükümdarlarının kitap toplama ve kitaplardan faydalanma alışkanlıkları oldukça yüksek seviyedeydi. Hemen hemen hepsinin kendisine ait en az bir kütüphanesi bulunurdu. Günümüzde Osmanlı kütüphane kültürü üzerine konuşabiliyorsak, padişahların kitaplıkları bu konuda öncelikli temel kabul edilmelidir. Sadece kişisel kitaplıklarıyla sınırlı kalmayan pek çok padişah, ülkenin farklı bölgelerine nitelikli ve zengin kütüphanelerin kurulmasını sağlayarak okuryazarlığın gelişmesi ve kültürel mirasın güçlenmesi gibi etkilere de kapı aralamıştır.
İlk Saray Kütüphanesi
Osmanlı kütüphane kültürü konusunda araştırma yapıldığında, ilk saray kütüphanesinin 1. Murad tarafından Bursa’da kurulduğu ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti, saray kütüphaneleri haricinde özellikle 18. yüzyılın sonu itibarıyla batılı seyyahlar sayesinde edindikleri çağdaşlaşma hareketleri ve batılılaşma girişimleriyle birlikte darülfünun, mühendishane, hendeshane, muallimhane benzeri üniversite kütüphaneleri kurmaya başlamıştır.
Osmanlı Padişahları ve Edebiyat
Kaynaklara bakıldığında, yazılan ve yayımlanan eserler incelendiğinde, tarihçilerin anlatıları ölçütünde hep aynı sonuca varılabiliyor. Osmanlı padişahları, Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren şairlerle, edebiyat ve bilim insanlarıyla yakın ilişkide olmuştur. Türk edebiyatı ilk dönemlerinde bu yakınlıktan ötürü ivme kazanmış, güçlenmiştir. Bunun arka planında yatan sebep ise Osmanlı padişahlarının devletin kültür ve bilgi düzeyini yükseltmek amacıyla Arapça ve Farsça pek çok eseri Türk kültürüne kazandırmasıdır. Söz konusu çeviri eserlerin Türk dilin ardından okuryazarlık düzeyinin artışından, edebiyat ve şiir ile uğraşan sanatkârların ufuklarının güçlenmesine kadar pek çok etkiden bahsedebiliriz.
Fatih Sultan Mehmet ve Kütüphaneleri
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in çok küçük yaşlardan itibaren aldığı nitelikli eğitim ve farklı dillere olan hâkimiyeti bilinen bir gerçek. Fatih, saray kütüphaneleri kuran fakat bu kütüphanelerin haricinde de Osmanlı kütüphane kültürü konusunda oldukça ciddi çalışmalar yapan bir padişahtı. Ülkenin pek çok farklı şehrinde inşa edilen külliye, cami ve medreselerin içerisinde çok sayıda kütüphane kurarak Osmanlı Devleti’nin kültürel hafızasına katkıda bulunmuştur.
Yavuz Sultan Selim ve Kültür Merkezleri
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı padişahları arasında kültüre verdiği önemle ve bu alandaki hassasiyetiyle bilinen bir isimdi. Osmanlı Devleti’nin coğrafi açıdan güçlü olduğu dönemlerde tahtta olmasının da etkisiyle Urfa, Kahire, Kudüs, İskenderiye, Şam ve Halep gibi bilim, sanat, eğitim ve kültür alanlarındaki önemli merkezlerden kültür ve sanat eserlerini İstanbul’a getirtmiştir. Osmanlı kitap kültürü açısından zenginlik kabul edilen bu eserler sayesinde Türk edebiyatının ilk dönemlerinde çeşitlilik ve çok yönlülük söz konusu olmuştur.
Macaristan’dan Gelen Kitaplar
Kanuni Sultan Süleyman, diplomasiyi iyi kontrol eden ve diplomatik ilişkilerde oldukça başarılı olan bir padişahtı. Bu başarılarından birisine, meşhur Macar Kralı Matthias Corvinus’tan istediği kitaplarla şahit olabiliriz. Kanuni; 1458 – 1490 yılları arasında Macaristan’ı yönetmiş meşhur kraldan, hususi kütüphanesindeki bazı eserlerin İstanbul’a getirilmesini istemiş ve bunu da başarmıştır. Bu gibi girişimler sayesinde batılı seyyahlar ile Osmanlı döneminin sanatkârları arasındaki uçurumlar azalmış, bakış açısı ve ufuk konusunda batılılardan pek de aşağı kalır bir yan kalmamıştır.
Osmanlı Kütüphane Kültürü Nasıl Başladı?
Osmanlı kütüphane kültürü hakkında başlangıca odaklanan bir perspektiften bakacak olursak, Büyük Selçuklu Devleti’nin meşhur veziri Nizamü’l-Mülk’e kadar uzanabiliriz. Çünkü bizzat kendisi tarafından kurulan ve kendi ismiyle anılan Nizamiye Medreseleri’nin öğretim metotları ile idari yapılanması Büyük Selçuklu Devleti’nden önce Anadolu Selçuklular’a; oradan ise Osmanlı Devleti’ne kadar ulaşmıştır. Osmanlı’nın kuruluş dönemlerinde bu eğitim ve öğretim sisteminin temellerinin devlet anlayışında yer edinmesi sayesinde ülkenin dört bir yanı zengin kütüphanelerle donatılmış; İslam dünyasının farklı bölgelerinden bilim insanları da dönemin şartlarına kıyasla hayli cazip teklif ve olanaklar aracılığıyla ülkeye çekilmiştir. İznik, Bursa ve İstanbul şehirleri kıymetli bilim insanları ve nitelikli eğitim – öğretim kurumlarının, dolayısıyla da oldukça büyük kütüphanelerin yer aldığı kültür merkezleri hâline gelmiştir.
Matbaa Sonrası Osmanlı Kütüphaneleri
1728 yılında kurulan matbaa, Osmanlı kütüphane kültürü açısından önem taşımaktadır. Çünkü matbaa sayesinde kütüphanelerdeki dermeler çeşitlenmiş, daha fazla kullanım söz konusu olmuştur. Tanzimat dönemine ulaşana dek matbu eserler de oldukça artış göstermiştir. Okullar ve kütüphanelerde, farklı matbaalarda basılmış eserler daha yoğun biçimde kullanılmaya başlanmış; en azından bir eserden birden çok öğretim görevlisi ve öğrencinin faydalanması kolaylaşmıştır. 1895 ve 1896 yıllarının istatistikleri söz konusu olduğunda bilhassa İstanbul kütüphanelerinin matbu eserleri sayıca ciddi ölçüde artmıştır. Osmanlı kitap kültürü matbaa sayesinde ders kitapları, edebiyat alanında telif kitaplar, çeviri yapıtlar, süreli yayın ve dil kitapları açısından çeşitliliğe ve zenginliğe ulaşmıştır.
Osmanlı Kütüphane Kültürü ve Tarihsel Gelişimi
Osmanlı kütüphane kültürü tarihsel gelişimi içinde fiziki, hukuki, siyasi ve ekonomik değişimler gösteren; canlı bir kültür olarak nitelendirilebilir. 1331 – 1453 dönemini ilk dönemleri olarak kabul edersek kütüphaneler ilk dönemlerde saray ve medreselerde yoğun biçimde kurulmaya başlamıştır. 1453’ten sonra yaşadığı önemli sıçramanın ardından kütüphaneler eğitim – öğretim kurumlarında vazgeçilmez bir parça hâlini almıştır. Dermeleri, nitelikli personelleri, sunduğu hizmetler ve fiziki özellikleri ile birer vakıf kurumu olarak da kabul edilebilecek kütüphaneler Osmanlı Devleti’nin kültürel şekillenişine de yadsınamayacak bir katkı sunmuştur.
Bu açıdan, farklı alanlardaki bilim insanlarının, sanatçı ve devlet büyüklerinin yazdıkları ya da çevirdikleri eserlerin korunmasının sunduğu kültürel belleğin yanı sıra kütüphanelerin bilimsel gelişmeleri de bilgi aktarma ve üretme bağlamında desteklediği söylenebilir.
Osmanlı kitap kültürü ve kütüphaneler Osmanlı Devleti’nin farklı dönemlerindeki kültürel, siyasi ve ekonomik gelişmeler ile devlet politikalarından doğrudan doğruya etkilenmiştir. Kütüphanelerin, bu unsurlar çerçevesinde yeniden kurgulandığını söylemek de yanlış olmayacaktır. Hem kültürün ayrılmaz bir parçası olan hem de oluşturulan kültürü aktararak geliştiren kurumlar olarak dikkat çeken kütüphaneler; bilimsel yaşantının da daha güçlü olmasını sağlayan birer kültür merkezi kimliği taşımıştır.