Özgür Düşünce Kitap Seti7 Kitap
Halk Kitabevi - Set
ABDESTLİ KAPİTALİZM - Eren Erdem
Abdestli Kapitalizm bir şirk dinidir. Çünkü şirk, kelime anlamı itibari ile 'bir mala iki kişinin sahip olması demektir.' Dolayısı ile Allah'ın, yani halkın malını gasp edenler, Kuran'ın diline göre şirk ehlidir. Abdestli Kapitaliz, Allah ve Peygamber'e yalan isnad etmek sureti ile oluşturulan emperyalist bir ideolojidir. Bağlı olduğu odakların genel çıkarlarını koruma adına, dinin içeriğini tersyüz etme mücadelesi veren, sosyo-ekonomik bir hegemonyadır. Abdestli Kapitalistler, mutlak dindarlık iddiası ile faaliyet yürütürler.
Ancak bilinmelidir ki, Abdestli Kapitalizmin mimarı bizzat 'Haçlı Emperyalizmi'dir. Kuran verilerine bakıldığında, içerik ve pratiği açısından 'Şirk dini' saflarında yer alan 'Abdestli Kapitalizm', dinin toplumcu yüzünü katlederek, dini bir pusu kurma aracı haline getirenlerin ortak mesleğidir...
Bugün, emperyalizm ile çelişmeyen bir İslam algısı egemen ise, bu tamamen 'Abdestli Kapitalizmin' eseridir. Çünkü, pratik düzlemde yaşama dikte ettiği din algısı, 'okumanın, sorgulamanın ve düşünmenin yasak olarak kabul edildiği' bağnaz bir putperestlikten ibarettir. Dinin gerçeklerinin üzerini örtmek sureti ile oluşturulan bu bağnaz tahakküm, yine Hazreti Resul tarafından yıkılmış, ancak Kerbela harbi ve sonrasında 'Abdestli Kapitalistler' eliyle tekrar hegemonya haline dönüşmüştür... Kuran'ın öncelikli bir emri olan 'infak/mal paylaşımı' emrinin üzerini örtmek sureti ile oluşturulan bu tahakkümle bina edilen din, nüsukların, şekillerin ve ataperest ezberlerin dinidir. Bu dinin mensupları şu ayetten bihaberdirler;
...Sana neyi infak edeceklerini / dağıtacaklarını sorarlar; de ki, kazandıklarınızın ihtiyaçtan artanının tamamını...
-(Bakara 219. Ayet)-
CUMHURİYET YOLUNDA İZ BIRAKANLAR - Tuba Emlek
Bazı insanlar yeryüzüne geldikten sonra zorluklarla mücadele ederek yaşamını sürdürmekle yetinmez, o zorlukların üzerine binlerce zorluk ekleyerek yeryüzündeiz bırakmaya, var olmaya çalışır; bunun adı “var kalış”tır, iz bırakmaktır.
İz Bırakanlar'da iste bu “var kalış”ın insanlarını, yasam hikâyelerini hiç bilinmeyen yönlerini sizlere aktarmaya çalıştım. Neden mı? Takıp ettiğiniz izlerin derinliği zamanın yıpratıcılığına karsı dirençlerinin göstergesidir, ama bu derinlik kadar izlerin sizi nereye goturecegi de önemlidir.
Bu bir yolculuktur aynı zamanda. “Var olma” mücadelemizi, kaygımızı, yolculuğumuzu “Var kalanların” birikimlerini yüklenerek daha güzel ve anlamlı kılabiliriz.
DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE BÜYÜK FELAKETLER - Dr. Ali Güler
İnsanlık 2019 yılının sonu, 2020 yılının başında önemli bir yaygın salgın hastalıkla karşı karşıya kalmıştır. Çin'den Dünya'ya yayılan “Yeni Tip Koronavirüs” veya “Kovid-19”, yayıldığı her ülkede kısa sürelerde çok büyük tahribatlara yol açtı. Alınan tedbirler ile insanların alışageldikleri hayatlar tamamen değişti. Bir taraftan, virüsün yayılmasını önlemek, bir taraftan virüse yakalanan insanların tedavilerinin yapılması için seferber olundu.
13 Mayıs 2020 Salı günü itibariyle, Çin'in Hubey Eyaleti'ne bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüsün dünya genelinde bulaştığı kişi sayısı 4 milyon 312 bini geçti. Dünya Genelinde 290.000'den fazla kişi hayatını kaybetti. Dünya Genelinde 1.568.000'den fazla kişi de iyileşti. Aynı tarih itibariyle ABD, Toplam Vaka (1.395.027), Toplam Ölüm (82.555) sayılarında başı çekmektedir. ABD'de iyileşerek taburcu olan insan sayısı da 274.901'dir. Aynı tarih itibariyle Türkiye'de durum şudur: Toplam Vaka: 141.475, Toplam Ölüm: 3.894, Toplam Taburcu: 98.889.
Bu pandemi, özellikle yaşama şeklimiz, alışkanlıklarımız, insan ilişkilerimiz vb. pek çok alanda her şeyi baştan sona değiştireceğe benziyor. Üretim ilişkileri, çarşı-pazar ilişkileri, tüketim ilişkileri yeniden şekillenecektir. Dijital ortam insanların hayatında çok daha fazla etkili olacaktır. Şimdilik görünen bunlardır. Elbette, tarihsel süreçteki “pandemiler” ve diğer büyük felaketlerden sonra gördüğümüz bir ekonomik daralma da insanlığı bekliyor. Üreten ülkeler, ekonomik altyapıları güçlü ülkeler pandemi sonrası bu süreci en az hasarla atlatabileceklerdir.
“Dünya'da ve Türkiye'de Büyük Felaketler (Savaşlar, Salgınlar, Depremler, Yangınlar)” isimli bu ortak eser, tarihten bugüne yaşanan büyük felaketleri ele almaktadır. Editörlüğünü Dr. Ali GÜLER'in yaptığı bu eserde alanlarında uzman 11 hocamızın 13 makalesi yer almaktadır. Depremler, Yangınlar, Salgın Hastalıklar, Savaşlar, Kuraklıklar, Seller vb. bazısı “doğal”, bazısı “doğanın bozulması”, bazısı da insanların her şeye sahip olma hırsları sonucu gerçekleşen felaketler olup; ders alınmadığı için zaman zaman tekrar etmektedirler. Bu çalışma ile insanların yaşanan bu felaketlerden bir ders çıkarmalarına, yeni hayatlarını bu derslere göre düzenlemelerine katkı yapmak amaçlanmaktadır.
Bu bağlamda eserin herkese faydalı olacağı düşünülmektedir. Çünkü, insan hayatı ve insanın sağlığı her şeyin üstündedir. Onu kaybetmeden değerini bilmeliyiz. Yaratılışımıza uygun olarak çevreye uyumlu, çevreyi ve diğer canlıları koruyucu bir hayat sürmeliyiz. Şurası çok açıktır ki; pandemi sonrası bir düzen kurulacaksa, o düzen işte bu hassasiyetlerle oluşmalıdır.
AKIL TUTULMASI - Ayşe Sucu
Akıl neden tutulur?
Başka akıllarla olan alış verişini kestiği için...
KORONAVİRÜS SONRASI - Şenol Çarık
Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınının başladığı 2019 yılı Aralık ayından bugüne, salgının etkileri gittikçe artmaktadır. Koronavirüse dair bilinmezlikler ve riskler devam ederken, salgınla baş gösteren sorunlar birçok konuyu da sorgulamayı gerektirmektedir. Üzerinde düşünülmesi gereken en kritik sorulardan birisi, salgının, mevcut kapitalist sistemin, küreselleşmenin ve liberal ideolojinin çürümeye başladığı bir sürecin alarmı niteliğinde olup olmadığıdır.
Koronavirüsün sadece salgın bir hastalık olmadığı, yeni bir yılın başlangıcında yaşamımızın birçok alanını etkileyen bir sürece işaret ettiğini görmek gerekmektedir. Koronavirüs öncesinde kökleşen sorunlar, salgınla birlikte daha fazla görünür olmaktadır. Yeni bir dünya düzeninin geleceğine dair sesler yükselmektedir.
Bu kitap, alanındaki uzman isimlerin; sağlık ve tıbbi yaklaşımlar, ekonomi, gıda, tarım ve hayvancılık, çalışma yaşamı, sosyoloji, psikoloji, medya, kentleşme, dijital dönüşüm, diplomasi gibi birçok alanda analizlerini içermektedir.
Bu salgının, hem dünyadaki hem de ülkemizdeki etkileri, muhtemel sonuçları ve gelecek tahminlerinin yanı sıra çözüm önerileri de kitapta yer almaktadır.
İşte bu kriz ortamında insanlar bir an önce her şeyin düzelmesini, eskiye ya da normale dönülmesini bekliyor. Bunun ne kadar bir sürede gerçekleşeceği şu an için belirsiz. Peki, ‘eski' gerçekten iyi miydi? Ya da her şey normal miydi? ‘Normal'den kastettiğimiz şey neydi? Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa, koronavirüs sonrasındaki yeni dünyada bizi neler bekliyor?
ÜRETME TÜKET - Ali Ekber Yıldırım
“Üretimden uzaklaştırılan Türkiye, tarımda hemen her ürünü ithal eder duruma geldi. Kendine yeterli olabilecekken tarımda kendi kendini adeta imha ediyor. Bu nedenle ithalat bağımlısı oldu. Tarıma verilen desteklerin, kredilerin de önemli bölümü ithalata, yani başka ülkelerin çiftçilerini desteklemeye harcanıyor... Türkiye'de yüksek girdi fiyatlarıyla üretim yapan çiftçi, ürününü çoğu zaman maliyetin altında satmak zorunda bırakılıyor. Üreticide ucuz olan tarım ürünü, tüketiciye pahalıya satılıyor. Üretici ile tüketici karşı karşıya getiriliyor. Birileri üreticinin ve tüketicinin üzerinden para kazanıyor. Tarımı ve kırsalı bekleyen en büyük tehlike, üreticilerin bu vasıflarını yitirerek tüketici konumuna geçmeleri. Bugün köylerde, kırsalda çiftçiler üretimden çekiliyor. Şehirdekiler gibi tüketici konumuna geçiyor. Türkiye ne yazık ki bu sürece girdi.”
Tarım ekonomisi konusunda Türkiye'deki otorite isimlerden, ekonomi gazeteciliği ve tarım yazılarından dolayı çok sayıda ödül alan, araştırmacı gazeteci Ali Ekber Yıldırım, yıllardır köşe yazılarıyla hayvancılığa ve tarıma dair çok önemli sorunlara değinmekte. Bu kitapta da tarımda, gıdada, kırsal yapıda yaşananlarla ilgili bir kesit sunmaya çalışıyor. Kırsaldaki çözülmeyi ve oluşan yeni yapıyı, uygulanan politikaların yarattığı tahribatı, ithalatı, ürün bazında değerlendirmeleri, gıda, GDO, organik tarım, hayvancılık, kooperatifçilik, iklim değişikliğinin etkileri gibi çeşitli konulardaki gelişmeleri yazıyor ve doğru tarım politikalarının nasıl olması gerektiğine işaret ederken ilgili herkesi uyarıyor.
YÖNÜNÜ ARAYAN TÜRKİYE - Barış Doster
Türk basınının aşılmaz ve aşınmaz gazetecisi, Cumhuriyet Devrimi şehidimiz Uğur Mumcu, “Bir memlekette türküleri yakanlar, yasaları yapanlardan daha güçlüdür,” derdi.
Bu nedenle bu türküler, şarkılar, marşlar hiç eskimez. Hep dilimizde, belleğimizde, yüreğimizdedir. Yaşımız kaç olursa olsun, unutmayız onları. Mekteb-i Mülkiye mezunu olmasak da severiz Mülkiye Marşı'nı. Harbiye mezunu olmasak da coşkuyla söyleriz Harbiye Marşı'nı. Çünkü Cumhuriyet, sadece bir rejimin adı değildir bizler için. Varlık yokluk kavgasının da adıdır. Zulme itiraz etmenin, karşı çıkmanın, “hayır” demenin adıdır aynı zamanda. İşte bu yüzden sadece bir yurttaş hassasiyeti ve sadakatiyle değil, aynı zamanda evladımızı sahiplenir gibi, baba evini savunur gibi, bir sevgiliyi sever gibi severiz biz Cumhuriyet'i.
Günümüzde tehlikededir Cumhuriyet. Cumhuriyet'in bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliğine yönelik tehditler çoğalmıştır. Cumhuriyet'in Devrim Kanunları çok hırpalanmıştır. Siyasi, iktisadi, ideolojik, diplomatik, toplumsal, kültürel açıdan kuşatılmıştır. İhanete uğramıştır. Fakat Cumhuriyetçiler direnmektedir. Çünkü Cumhuriyet'in kökeninde direniş ve diriliş harman olmuştur. Çünkü sadece antiemperyalist bir savaşla değil, savaşla birlikte eşzamanlı olarak hayata geçirilen bir devrimle kurulmuştur. Çünkü mazlum milletlere örnek olan Kurtuluş Savaşı'yla kurulmuştur.
Günümüzde Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinin, devrim programının özeti, simgesi olan altı ok, özenle, kıskançlıkla, kararlılıkla savunulmayı beklemektedir. Devletçilik olmadan laiklik; devrimcilik olmadan milliyetçilik; halkçılık olmadan cumhuriyetçilik boynu bükük, yapayalnız kalmıştır. Küba'dan Hindistan'a, Cezayir'den Afganistan'a dek üçüncü dünyaya, mazlum milletlere örnek olan Türk Devrimi, ilgisizlikle başlayan, ihanetle sonuçlanan bir süreçte tıkanmıştır.
İşte bu kitap yönüne kaybetmeye başlayan Türkiye'ye yön gösterme çabasıdır.
- Açıklama
ABDESTLİ KAPİTALİZM - Eren Erdem
Abdestli Kapitalizm bir şirk dinidir. Çünkü şirk, kelime anlamı itibari ile 'bir mala iki kişinin sahip olması demektir.' Dolayısı ile Allah'ın, yani halkın malını gasp edenler, Kuran'ın diline göre şirk ehlidir. Abdestli Kapitaliz, Allah ve Peygamber'e yalan isnad etmek sureti ile oluşturulan emperyalist bir ideolojidir. Bağlı olduğu odakların genel çıkarlarını koruma adına, dinin içeriğini tersyüz etme mücadelesi veren, sosyo-ekonomik bir hegemonyadır. Abdestli Kapitalistler, mutlak dindarlık iddiası ile faaliyet yürütürler.
Ancak bilinmelidir ki, Abdestli Kapitalizmin mimarı bizzat 'Haçlı Emperyalizmi'dir. Kuran verilerine bakıldığında, içerik ve pratiği açısından 'Şirk dini' saflarında yer alan 'Abdestli Kapitalizm', dinin toplumcu yüzünü katlederek, dini bir pusu kurma aracı haline getirenlerin ortak mesleğidir...
Bugün, emperyalizm ile çelişmeyen bir İslam algısı egemen ise, bu tamamen 'Abdestli Kapitalizmin' eseridir. Çünkü, pratik düzlemde yaşama dikte ettiği din algısı, 'okumanın, sorgulamanın ve düşünmenin yasak olarak kabul edildiği' bağnaz bir putperestlikten ibarettir. Dinin gerçeklerinin üzerini örtmek sureti ile oluşturulan bu bağnaz tahakküm, yine Hazreti Resul tarafından yıkılmış, ancak Kerbela harbi ve sonrasında 'Abdestli Kapitalistler' eliyle tekrar hegemonya haline dönüşmüştür... Kuran'ın öncelikli bir emri olan 'infak/mal paylaşımı' emrinin üzerini örtmek sureti ile oluşturulan bu tahakkümle bina edilen din, nüsukların, şekillerin ve ataperest ezberlerin dinidir. Bu dinin mensupları şu ayetten bihaberdirler;...Sana neyi infak edeceklerini / dağıtacaklarını sorarlar; de ki, kazandıklarınızın ihtiyaçtan artanının tamamını...
-(Bakara 219. Ayet)-
CUMHURİYET YOLUNDA İZ BIRAKANLAR - Tuba Emlek
Bazı insanlar yeryüzüne geldikten sonra zorluklarla mücadele ederek yaşamını sürdürmekle yetinmez, o zorlukların üzerine binlerce zorluk ekleyerek yeryüzündeiz bırakmaya, var olmaya çalışır; bunun adı “var kalış”tır, iz bırakmaktır.
İz Bırakanlar'da iste bu “var kalış”ın insanlarını, yasam hikâyelerini hiç bilinmeyen yönlerini sizlere aktarmaya çalıştım. Neden mı? Takıp ettiğiniz izlerin derinliği zamanın yıpratıcılığına karsı dirençlerinin göstergesidir, ama bu derinlik kadar izlerin sizi nereye goturecegi de önemlidir.
Bu bir yolculuktur aynı zamanda. “Var olma” mücadelemizi, kaygımızı, yolculuğumuzu “Var kalanların” birikimlerini yüklenerek daha güzel ve anlamlı kılabiliriz.
DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE BÜYÜK FELAKETLER - Dr. Ali Güler
İnsanlık 2019 yılının sonu, 2020 yılının başında önemli bir yaygın salgın hastalıkla karşı karşıya kalmıştır. Çin'den Dünya'ya yayılan “Yeni Tip Koronavirüs” veya “Kovid-19”, yayıldığı her ülkede kısa sürelerde çok büyük tahribatlara yol açtı. Alınan tedbirler ile insanların alışageldikleri hayatlar tamamen değişti. Bir taraftan, virüsün yayılmasını önlemek, bir taraftan virüse yakalanan insanların tedavilerinin yapılması için seferber olundu.
13 Mayıs 2020 Salı günü itibariyle, Çin'in Hubey Eyaleti'ne bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüsün dünya genelinde bulaştığı kişi sayısı 4 milyon 312 bini geçti. Dünya Genelinde 290.000'den fazla kişi hayatını kaybetti. Dünya Genelinde 1.568.000'den fazla kişi de iyileşti. Aynı tarih itibariyle ABD, Toplam Vaka (1.395.027), Toplam Ölüm (82.555) sayılarında başı çekmektedir. ABD'de iyileşerek taburcu olan insan sayısı da 274.901'dir. Aynı tarih itibariyle Türkiye'de durum şudur: Toplam Vaka: 141.475, Toplam Ölüm: 3.894, Toplam Taburcu: 98.889.
Bu pandemi, özellikle yaşama şeklimiz, alışkanlıklarımız, insan ilişkilerimiz vb. pek çok alanda her şeyi baştan sona değiştireceğe benziyor. Üretim ilişkileri, çarşı-pazar ilişkileri, tüketim ilişkileri yeniden şekillenecektir. Dijital ortam insanların hayatında çok daha fazla etkili olacaktır. Şimdilik görünen bunlardır. Elbette, tarihsel süreçteki “pandemiler” ve diğer büyük felaketlerden sonra gördüğümüz bir ekonomik daralma da insanlığı bekliyor. Üreten ülkeler, ekonomik altyapıları güçlü ülkeler pandemi sonrası bu süreci en az hasarla atlatabileceklerdir.
“Dünya'da ve Türkiye'de Büyük Felaketler (Savaşlar, Salgınlar, Depremler, Yangınlar)” isimli bu ortak eser, tarihten bugüne yaşanan büyük felaketleri ele almaktadır. Editörlüğünü Dr. Ali GÜLER'in yaptığı bu eserde alanlarında uzman 11 hocamızın 13 makalesi yer almaktadır. Depremler, Yangınlar, Salgın Hastalıklar, Savaşlar, Kuraklıklar, Seller vb. bazısı “doğal”, bazısı “doğanın bozulması”, bazısı da insanların her şeye sahip olma hırsları sonucu gerçekleşen felaketler olup; ders alınmadığı için zaman zaman tekrar etmektedirler. Bu çalışma ile insanların yaşanan bu felaketlerden bir ders çıkarmalarına, yeni hayatlarını bu derslere göre düzenlemelerine katkı yapmak amaçlanmaktadır.
Bu bağlamda eserin herkese faydalı olacağı düşünülmektedir. Çünkü, insan hayatı ve insanın sağlığı her şeyin üstündedir. Onu kaybetmeden değerini bilmeliyiz. Yaratılışımıza uygun olarak çevreye uyumlu, çevreyi ve diğer canlıları koruyucu bir hayat sürmeliyiz. Şurası çok açıktır ki; pandemi sonrası bir düzen kurulacaksa, o düzen işte bu hassasiyetlerle oluşmalıdır.
AKIL TUTULMASI - Ayşe Sucu
Akıl neden tutulur?
Başka akıllarla olan alış verişini kestiği için...KORONAVİRÜS SONRASI - Şenol Çarık
Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınının başladığı 2019 yılı Aralık ayından bugüne, salgının etkileri gittikçe artmaktadır. Koronavirüse dair bilinmezlikler ve riskler devam ederken, salgınla baş gösteren sorunlar birçok konuyu da sorgulamayı gerektirmektedir. Üzerinde düşünülmesi gereken en kritik sorulardan birisi, salgının, mevcut kapitalist sistemin, küreselleşmenin ve liberal ideolojinin çürümeye başladığı bir sürecin alarmı niteliğinde olup olmadığıdır.
Koronavirüsün sadece salgın bir hastalık olmadığı, yeni bir yılın başlangıcında yaşamımızın birçok alanını etkileyen bir sürece işaret ettiğini görmek gerekmektedir. Koronavirüs öncesinde kökleşen sorunlar, salgınla birlikte daha fazla görünür olmaktadır. Yeni bir dünya düzeninin geleceğine dair sesler yükselmektedir.Bu kitap, alanındaki uzman isimlerin; sağlık ve tıbbi yaklaşımlar, ekonomi, gıda, tarım ve hayvancılık, çalışma yaşamı, sosyoloji, psikoloji, medya, kentleşme, dijital dönüşüm, diplomasi gibi birçok alanda analizlerini içermektedir.
Bu salgının, hem dünyadaki hem de ülkemizdeki etkileri, muhtemel sonuçları ve gelecek tahminlerinin yanı sıra çözüm önerileri de kitapta yer almaktadır.
İşte bu kriz ortamında insanlar bir an önce her şeyin düzelmesini, eskiye ya da normale dönülmesini bekliyor. Bunun ne kadar bir sürede gerçekleşeceği şu an için belirsiz. Peki, ‘eski' gerçekten iyi miydi? Ya da her şey normal miydi? ‘Normal'den kastettiğimiz şey neydi? Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa, koronavirüs sonrasındaki yeni dünyada bizi neler bekliyor?ÜRETME TÜKET - Ali Ekber Yıldırım
“Üretimden uzaklaştırılan Türkiye, tarımda hemen her ürünü ithal eder duruma geldi. Kendine yeterli olabilecekken tarımda kendi kendini adeta imha ediyor. Bu nedenle ithalat bağımlısı oldu. Tarıma verilen desteklerin, kredilerin de önemli bölümü ithalata, yani başka ülkelerin çiftçilerini desteklemeye harcanıyor... Türkiye'de yüksek girdi fiyatlarıyla üretim yapan çiftçi, ürününü çoğu zaman maliyetin altında satmak zorunda bırakılıyor. Üreticide ucuz olan tarım ürünü, tüketiciye pahalıya satılıyor. Üretici ile tüketici karşı karşıya getiriliyor. Birileri üreticinin ve tüketicinin üzerinden para kazanıyor. Tarımı ve kırsalı bekleyen en büyük tehlike, üreticilerin bu vasıflarını yitirerek tüketici konumuna geçmeleri. Bugün köylerde, kırsalda çiftçiler üretimden çekiliyor. Şehirdekiler gibi tüketici konumuna geçiyor. Türkiye ne yazık ki bu sürece girdi.”
Tarım ekonomisi konusunda Türkiye'deki otorite isimlerden, ekonomi gazeteciliği ve tarım yazılarından dolayı çok sayıda ödül alan, araştırmacı gazeteci Ali Ekber Yıldırım, yıllardır köşe yazılarıyla hayvancılığa ve tarıma dair çok önemli sorunlara değinmekte. Bu kitapta da tarımda, gıdada, kırsal yapıda yaşananlarla ilgili bir kesit sunmaya çalışıyor. Kırsaldaki çözülmeyi ve oluşan yeni yapıyı, uygulanan politikaların yarattığı tahribatı, ithalatı, ürün bazında değerlendirmeleri, gıda, GDO, organik tarım, hayvancılık, kooperatifçilik, iklim değişikliğinin etkileri gibi çeşitli konulardaki gelişmeleri yazıyor ve doğru tarım politikalarının nasıl olması gerektiğine işaret ederken ilgili herkesi uyarıyor.YÖNÜNÜ ARAYAN TÜRKİYE - Barış Doster
Türk basınının aşılmaz ve aşınmaz gazetecisi, Cumhuriyet Devrimi şehidimiz Uğur Mumcu, “Bir memlekette türküleri yakanlar, yasaları yapanlardan daha güçlüdür,” derdi.
Bu nedenle bu türküler, şarkılar, marşlar hiç eskimez. Hep dilimizde, belleğimizde, yüreğimizdedir. Yaşımız kaç olursa olsun, unutmayız onları. Mekteb-i Mülkiye mezunu olmasak da severiz Mülkiye Marşı'nı. Harbiye mezunu olmasak da coşkuyla söyleriz Harbiye Marşı'nı. Çünkü Cumhuriyet, sadece bir rejimin adı değildir bizler için. Varlık yokluk kavgasının da adıdır. Zulme itiraz etmenin, karşı çıkmanın, “hayır” demenin adıdır aynı zamanda. İşte bu yüzden sadece bir yurttaş hassasiyeti ve sadakatiyle değil, aynı zamanda evladımızı sahiplenir gibi, baba evini savunur gibi, bir sevgiliyi sever gibi severiz biz Cumhuriyet'i.
Günümüzde tehlikededir Cumhuriyet. Cumhuriyet'in bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliğine yönelik tehditler çoğalmıştır. Cumhuriyet'in Devrim Kanunları çok hırpalanmıştır. Siyasi, iktisadi, ideolojik, diplomatik, toplumsal, kültürel açıdan kuşatılmıştır. İhanete uğramıştır. Fakat Cumhuriyetçiler direnmektedir. Çünkü Cumhuriyet'in kökeninde direniş ve diriliş harman olmuştur. Çünkü sadece antiemperyalist bir savaşla değil, savaşla birlikte eşzamanlı olarak hayata geçirilen bir devrimle kurulmuştur. Çünkü mazlum milletlere örnek olan Kurtuluş Savaşı'yla kurulmuştur.
Günümüzde Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinin, devrim programının özeti, simgesi olan altı ok, özenle, kıskançlıkla, kararlılıkla savunulmayı beklemektedir. Devletçilik olmadan laiklik; devrimcilik olmadan milliyetçilik; halkçılık olmadan cumhuriyetçilik boynu bükük, yapayalnız kalmıştır. Küba'dan Hindistan'a, Cezayir'den Afganistan'a dek üçüncü dünyaya, mazlum milletlere örnek olan Türk Devrimi, ilgisizlikle başlayan, ihanetle sonuçlanan bir süreçte tıkanmıştır.
İşte bu kitap yönüne kaybetmeye başlayan Türkiye'ye yön gösterme çabasıdır.
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992181,99363,993123,66370,99663,00377,99942,78384,99Finansbank KartlarıTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992181,99363,993123,66370,99663,00377,99942,78384,99Bonus KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992181,99363,993123,66370,99663,00377,99942,78384,99Paraf KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992181,99363,993123,66370,99663,00377,99942,78384,99Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992181,99363,993123,66370,99663,00377,99942,78384,99World KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992181,99363,993123,66370,99663,00377,99942,78384,99Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim349,99349,992--3--6--9--
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
- Yayınevinin Diğer Kitapları
- Yazarın Diğer Kitapları