Ürün Sepetinize Başarıyla Eklendi
Tarihöncesinden Bugüne Akdeniz Dünyası ve Doğa - Halkkitabevi

Tarihöncesinden Bugüne Akdeniz Dünyası ve DoğaKriz Çağına Nasıl Geldik?

Stok Kodu
9786254052330
Boyut
16x24
Sayfa Sayısı
412
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
2
Basım Tarihi
2023-09
Çeviren
Barış Gönülşen
Resimleyen
ef3d54e63c004b1790e15724ad2aff43
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe
Orijinal Adı
Back to the Garden
420,00TL
%18 İNDİRİM
344,40TL
Taksitli fiyat : 9 x 42,09TL
Stokta var
9786254052330
799842
Tarihöncesinden Bugüne Akdeniz Dünyası ve Doğa
Tarihöncesinden Bugüne Akdeniz Dünyası ve Doğa Kriz Çağına Nasıl Geldik?
344.40

Toprak ilk Akdeniz halklarının kültürel temeliydi; toprağa bağlı ve yakın olduklarını kabul ediyor, doğayı çeşitli şekillerde işlenen kırsal dünya içerisinden kavrıyorlardı. Sahip oldukları bu doğa imgesi, ticaretten sosyal yaşama, dini ritüellerden tarım etkinliklerine kadar hayatın her alanına nüfuz etmişti. Binlerce yıl boyunca insanlık ile ona ev sahipliği yapan toprak arasında keskin bir ayrım yoktu. Doğayla büyük ölçüde uyumlu bir ilişkinin var olduğunu kabul eden yaygın bir uzlaşı vardı. Antik Akdeniz’de geleneksel tarım, doğal ekosistemlerin temel özelliklerine aykırı değildi. Zengindi, karmaşıktı, kendi kendini düzenliyordu ve esnekti.

Bu ilişki, doğanın, insanın müdahale etmediği yabani kırsal olarak algılanmaya başladığı 18. yüzyılın sonlarında sona erdi. Yüzyılın başlarında insan dünyası, tarımsal âlem ve işlenmemiş doğa alanı, iç sınırları olmayan kesintisiz tek bir sahaydı. Fakat yüzyılın sonuna gelindiğinde çağın önemli yazarları bu süreklilik içerisinde keskin bir bölünme yaratmış ve tarım dünyasını doğa dünyasından ayırmışlardı. Bu ani ve çarpıcı duyarlılık değişimi ekolojik anlayışı baş aşağı etti ve halen daha mücadele etmekte olduğumuz çok önemli sonuçlara sebep oldu.

James H. S. McGregor dünyanın bugün karşı karşıya olduğu çevre krizinin kökeninde Batı toplumunun “İlk Doğa” ilkesini, insan toplulukları ile doğa dünyası arasındaki uyumlu ilişkiyi terk etmesinin yattığını öne sürüyor. Bu temel eser bizlere yeni bir çevresel sorumluluk yaklaşımı sunmakla kalmıyor, doğadaki yerimize dair eski anlayışı yeniden edinmemiz gerektiğini söylüyor. Doğaya karşıt ve hasım konumumuzu terk etmeli, doğuştan ait olduğumuz biyolojik dünyada geçmişin kendini ispatlamış teknikleriyle yetiştiricilik yapan kimliğe dönmeliyiz. Kaybedilen şeyler çok, toprak ve çevre büyük zararlar gördü, geleneksel bilgi de taşıyıcılarıyla beraber öldü. Fakat halen daha kurtarılabilecek, üzerinde çalışılabilecek ve yeniden düşünülebilecek çok şey var.

Kapat