Ürün Sepetinize Başarıyla Eklendi
Türkler Viyana Kapılarında - Halkkitabevi

Türkler Viyana KapılarındaViyana Dönüşü

Stok Kodu
9786059398336
Boyut
14x21
Sayfa Sayısı
416
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2016-12
Resimleyen
02e8585a31864a54a4c8bd549c814916
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe
249,00TL
%35 İNDİRİM
160,47TL
Taksitli fiyat : 9 x 19,61TL
Stokta var
9786059398336
533034
Türkler Viyana Kapılarında
Türkler Viyana Kapılarında Viyana Dönüşü
160.47

Sen sus be herif, dedi; burada yalnız ben konuşuyorum.

Ve HünkAra yüzünü çevirdi:

Şu ağayı, bu ağayı, şu veziri, bu veziri keserken Budin gibi bir kale elden çıkarken, babam gibi yiğitler Ciğerdelen’de cayır cayır yanarken, sarayında suçsuz kadınlar denize atılır­ken ölümü düşünmüyordun. Şimdi tahtsız kalınca mı yüreği­ ne ölüm acısı çöktü? Kırk yıldır padişahlık ediyorsun, hâlâ mı erce davranmayı öğrenmedin? Yazık sana Avcı Mehmet, ya­zık. Kötü bir can için bu kadar korku çekilmez. Ben Deli Mu­radın, anam Gülbeyaz’ın, babam Kara Mehmet’in öcünü işte aldım, seni devirdim. Budin’de yarı aç şehit olanlar, bu yaptı­ğım işi sinlerinde sezerlerse sevineceklerdir. Haydi, pabuçla­rını giy kendi ayağınla zindanına gir. Orada ağlaya ağlaya belki yüreğinin karasını biraz giderirsin, ömrün tükenince ye­rin altına temizce girersin. Şimdi ölürsen ahirette de halin yaman olur. Çünkü suçun büyüktür, içinin karası koyudur.

Biraz sonra, o, yeni Hünkârla kardeşi Ahmed’in kırk yıldan beri hapsedildikleri odaya kapatılmış bulunuyordu. İki oğlu da yanına konulmuştu, babalarına arkadaş yapılmıştı.
Küçük Kara Mehmet, bütün bir yurdu yıllarca inim inim inleten Hünkârın diri diri mezara koyulduğunu gözüyle gör­ dükten sonra içinde bir sızı duydu:

Bre Avcı. Mehmet, dedi, sen ettiğini buldun amma, bu çocuklara yazık oldu, çünkü onlar suçsuz ceza çekiyorlar, fa­ kat vebali, senin yerine geçen adamın boynuna. Emri veren odur. Haydi Tanrı yardımcın olsun, İnşallah çabuk ölürsün, kıvranmaktan kurtulursun.
Bu son söz, eski padişaha yeni endişeler aşıladığından çır­pınıp yalvarmaya, hayatının korunması için genç Sipahiden yardım dilenmeye koyulmuştu. Kara Mehmet, erkeğe yakıştıramadığı sızlanışlara sırtını çevirip ayrılırken mahpus, inledi:

-Aslan oğlum, biraz dur, sana bir armağan vereyim. Belki onu gördükçe beni hatırlarsın, bana ölüm sunulmasına rıza vermezsin.

Hem bu sözleri söylüyor, hem parmağından çıkardığı, bir yüzüğü genç Sipahiye uzatıyordu. Küçük Kara Mehmet, bir bakışta kendine armağan edilen yüzüğü tanıdı ve yine bir lâh­zada sert bir karar aldı:

-Ver, ver, dedi, bu yüzük artık yerini bulmalıdır.

Kapat