Ürün Sepetinize Başarıyla Eklendi
Vergi Kaçakçılığı Suçu ve Yargılama Usulü - Halkkitabevi

Vergi Kaçakçılığı Suçu ve Yargılama UsulüSahte Belge ve Muhteviyat İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenleme veya Kullanma Suçu

Stok Kodu
9786053003700
Boyut
16x23.5
Sayfa Sayısı
374
Basım Yeri
Ankara
Baskı
1
Basım Tarihi
2018-01
Resimleyen
9318b4e7443d4e989282afda196264bf
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe
9786053003700
770207
Vergi Kaçakçılığı Suçu ve Yargılama Usulü
Vergi Kaçakçılığı Suçu ve Yargılama Usulü Sahte Belge ve Muhteviyat İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenleme veya Kullanma Suçu
76.00

Devletin üstlenmiş olduğu fonksiyonları icra edebilmesi için herşeyden önce istikrarlı bir gelir kaynağına ihtiyaç vardır. Günümüzde bu sağlam kaynak vergilerdir. Vergi koyma yetkisini elinde bulunduran parlamento tek taraflı bir tasarrufla kişilerin özgürlük alanına müdahale ederek vergi salmaktadır. Çünkü vergilendirme doğrudan temel hak ve özgürlükler alanı üstünde kullanılan bir kamu gücüdür. Vergileme sonuç itibariyle özel ekonomiden kamu ekonomisine bir kaynak transferi sonucu doğurur. Kişiler üzerinde yük oluşturan bu durum doğal olarak mükelleflerde hoşnutsuzluğa neden olabilmekte ve mükelleflerin farklı davranışları sergilemeye yol açabilmektedir. Bu durum ise kuşkusuz vergi tahsilatını olumsuz yönde etkilemektedir. Kanun koyucu tasarlanan miktarda vergi tahsilatını gerçekleştirmek ya da kanunlaştırılan vergi kurallarını uygulanabilir kılmak için vergi kanunlarına bir takım maddi müeyyideleri koymuştur. Bu çerçevede Vergi Usul Kanunu’nda yer alan yaptırımları “idari yaptırımlar”ve “cezai yaptırımlar” şeklinde iki gruba ayırmak mümkündür.

Başka bir ifadeyle Vergi Usul Kanunu’nun “Ceza Hükümlerinin yer aldığı Dördüncü Kitabında vergi suçları idari nitelikteki vergi suç ve cezalar ya da kabahatler (VUK mad. 341-355) ve ceza hukuku anlamında vergi suç ve cezaları (VUK, m. 359-363) şeklinde –lafzen olmasa da- ikili bir gruplandırma yapıldığı görülmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nda vergi kabahatleri için idari yaptırım (vergi ziyaı cezası, usulsüzlük cezaları ve özel usulsüzlük cezaları) öngörülmüş, vergi suçları için ise ya doğrudan (kaçakçılık suçu için) ya da Türk Ceza Kanununa atıfta bulunularak (vergi mahremiyetini ihlal suçu ile mükelleflerin özel işlerini yapma suçu için) cezai yaptırım öngörülmüştür.

Bilindiği üzere idari yaptırımlar, kamu hukuku alanındaki müeyyidelerdendir. Vergi kabahatleri için uygulanacak bu müeyyideler birer icrai idari işlem olarak vergi dairelerince doğrudan uygulanır.

İdari müeyyidelerden doğan uyuşmazlıklar idari yargı yolu tarafından çözümlenir. Bu husus vergi yargılama hukuku konusunu oluşturur. Ancak ceza hukuku anlamında vergi suç ve cezaları, vergi yargılama hukuku kapsamına girmemektedir. Çünkü ceza hukuku anlamında vergi suçlarına uygulanacak cezanın idari bir işlemle gerçekleşmesi mümkün değildir. Burada ceza hukuku anlamında bir cezai yaptırım sözkonusudur. Cezai yaptırımın kamusal yaptırımlardan ayıran iki temel özelliği önem arz eder. Bu özellikler, cezanın “bağımsız yargı organlarınca” ve “ceza muhakemesi kurallarına göre” verilmesidir. Diğer bir ifadeyle ceza hukuku anlamındaki cezanın usulüne ilişkin en önemli nokta, cezanın idarece değil yargı organınca verilmesidir. Bu husus idari yaptırımlarla usul yönünden de farklılıklarını göstermektedir. İdari yaptırımlara yargı organlarınca değil, idari makamlarca karar verilmekte ve yaptırımlar bu organlarca uygulanmaktadırlar. Dolayısıyla vergi suçlarına ilişkin cezalar adli yargının görev alanına girer. Bu nedenle vergi yargılama hukukunun kapsamına girmez.

Bu çalışmada amacım vergi ceza hukuku alanında bir eser yazmak değildir. Çünkü bu alanda başta kıymetli hocam Prof. Dr. Doğan Şenyüz’ün Vergi Ceza Hukuku (kanaatimce alanında emsalsiz bir eserdir) kitabı olmak üzere Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı’nın Vergi Ceza Hukuku kitabı, Prof. Dr. Yusuf Karakoç’un Genel Vergi Hukuku kitabı ve vergi hukuku alanında çalışan diğer kıymetli meslektaşlarımın çalışmaları yeterlidir. Bu çalışmayla hedefim vergi suçları, özellikle sahte belge ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma fiiline ilişkin yargılama süreci hususunda muhattap ya da uygulamacıları bilgilendirmek ve yardımcı olmaktır.

Bu nedenle çalışma bir derleme niteliğinde olup, bilinenleri -kimi yerde örnek olaylarla -derli toplu ve anlaşılır bir şekilde okucuya aktarma üzere kurgulanmıştır. Dolayısıyla teorik tartışmalara girilmekten kaçınılmıştır. İlk baskı olması dolayısıyla da birçok hataların olabileceği de bilinmektedir. Bu konuda okuyucudan gelecek eleştiri, öneri ve desteklerden memnuniyet duyacağımızı belirtmek isterim.

Kapat